SÖZ GRUPLARI
1. Deyimler: Deyim kavramı için TDK sözlüğünde
vurgulananlar; gerçek anlamından genellikle az çok ayrı kullanıldığı, kendine
özgü bir anlam taşıyan söz öbekleri olduğu ve bir tabir olduğudur. Tanımdan da
anlaşılacağı gibi deyimler birden fazla sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşur.
Sözü daha etkili hale getirmek için çoğunlukla mecaz anlamlı kullanılırlar. Kalıplaşmış
ifadeler oldukları için sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
· Deyimler
anonimdirler. Yani ilk söyleyenleri belli değildir.
· Deyimler
ayrı yazılırlar: etekleri zil çalmak, gözüne girmek.
· Deyimlerin
çoğu mecaz anlamlı olmakla beraber gerçek anlamlı olanları da vardır: hem suçlu
hem güçlü…
· Çoğunlukla
mastar ekleri “-mak, -mek” ile kullanılırlar: ağzını aramak, bin dereden su
getirmek.
· Cümle
biçiminde olan deyimler de vardır: Atı alan Üsküdar'ı geçti. Dostlar
alışverişte görsün.
· Mastarla
bitmeyen, cümle şeklinde olmayan, birleşik sözcük gibi kullanılan deyimler de
vardır: kaşla göz arasında, bağrı yanık.
· Kalıplaşmış
ifadelerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez. Aynı anlamı karşılasa bile
yerine başka sözcük konulamaz. Başına talih kuşu konmak deyimi kafasına talih
kuşu konmak biçiminde ifade edilemez.
· İki
ya da daha fazla sözcüğün bir arada kullanılmasıyla oluşan söz gruplarıdır.
· Çok
fazla kelimeden oluşmuş olsalar da tek bir durumu karşılarlar. Örneğin “Atı
alan Üsküdarı geçti” deyimi bir fırsatın kaçırılması anlamına gelir.
· Deyimler
başka dillere tercüme edilemezler.
Örnek:
·
Açığa
vurmak: Gizli bir şeyi
ortaya çıkarmak, herkese duyurmak.
·
Ağzı
kulaklarına varmak: Çok
sevinmek.
·
Bağrına
basmak: 1.Kucaklamak.
2. Biriyle ilgilenmek, onu korumak.
·
Bereket
versin: Bir kişinin
herhangi bir durumdan hoşnut olması.
·
Can
atmak: Herhangi bir
şeyi arzuyla, şiddetle istemek.
·
Dokuz
doğurmak: 1.Bir işi
sıkıntıyla sonuca ulaştırmak. 2. Merakla, sıkıntı içinde, heyecanla beklemek.
·
Eli
kulağında: Beklenen
haberin gecikmemesi
2. Atasözleri: Geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden
yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak
olarak kullanılan kalıplaşmış sözlere atasözü denir. Türkçede "sav"
ve "irsal-i mesel" olarak da adlandırılır.
·
Atasözlerinin
söyleyeni belli değildir, milletin ortak malıdır.
·
Atasözleri
kısa, özlü sözlerdir yani az sözle çok şey anlatılır.
·
Atasözleri
kalıplaşmış sözlerdir. Sözcükleri ve sözcüklerin yerleri değiştirilemez
·
Atasözlerinin
çoğu mecaz anlamlıdır.
·
Bazı
atasözleri gerçek anlamlıdır yani anlatılmak istenen doğrudan söylenir.
·
Atasözleri
ders ve öğüt vericidir.
·
Bazı
atasözleri birbirine ters düşebilir.
Örnek:
· Dost
kazan dost; düşman anadan da doğar.
· Düşmanın
karıncaysa, sen fil ol.
· Ekmeğin
kestiğini kılıç kesmez.
· Gelin
bindi deveye gör kısmeti nereye.
· Geniş
günün de dar gezen, dar günün de geniş gezer.
· Gittiğin
yer kör ise, gözünü yum da bak.
· Göz
görmeyince gönül katlanır.
· Hasta
sağ kalırsa hekime karşı gelir.
· Herkes
kaşık yapar ama sapını yapamaz.
· Her
şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
3. Özdeyişler
(Vecizeler): Bir düşünceyi, duyguyu, ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde az sayıda
sözcükle anlatan, söyleyeni belli olan güzel ve özlü sözlerdir.
·
Söyleyeni
bellidir. Bu yönüyle atasözlerinden ayrılır.
·
Bir
insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyilikleridir.
·
Kıvrak
zekalı, saygın, ünlü kişilere aittir.
·
Akılda
kalabilecek kadar kısa ve özlüdür.
·
Özdeyişlerin
çoğu gerçek anlamlıdır.
·
Kuru kuru
öğüt vermezler; gerçeğe doğruya vurgu yaparlar.
Örnek:
·
Cahil
kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol. (Mevlana)
·
Eğri
cetvelden doğru çizgi çıkmaz. (Hz.Ali)
·
Bana bir
harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. (Hz. Ali)
·
Cennet
anaların ayaklarının altındadır. (Hz. Muhammed (s.a.v.)