EDEBİYAT
NEDİR?
Edebiyat (Yazın): Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil
aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatıdır. Diğer bir
tanımla edebiyat dille gerçekleştirilen güzel sanat etkinliğidir.
Arapça "edeb" kökünden
gelen edebiyat aslında ilm-i edeb’in bütün anlamlarını toplayan çoğul bir
kelimedir. Tanzimat’tan sonra Türkçede tekil olarak bugünkü anlamında
kullanılmıştır.
Edebiyat kaça
ayrılır?
1. Sözlü
edebiyat: Yazının
kullanılmadığı dönemlerde dilden dile söylenerek günümüze kadar ulaşmış ve
anonim (halkın ortak malı) olarak gelişen ürünlerin tamamına sözlü edebiyat
denir.
2. Yazılı
edebiyat: Yazının
kullanılmaya başlamasından itibaren yazarı belli olan her türlü edebiyat
ürünlerine yazılı edebiyat denir.
Edebiyatın
Diğer Bilimlerle İlişkisi
1. Edebiyat -
Tarih İlişkisi:
Her edebî metnin, içinde oluştuğu tarihi bir dönem vardır ve edebi
metinlere bu dönemin özellikleri ve izleri yansır. Edebi metinlerin konusunu,
yazıldığı dönemin olayları, sosyal ve siyasal yapısı, dünya görüşü
oluşturur. Bu eserleri anlamak ve doğru yorumlayabilmek için o dönemin
tarihini bilmek gerekir. Ayrıca kimi edebî eserler konusunu doğrudan
tarihsel gerçeklerden alır, bu tür eserler de tarih bilimine yardımcı olur,
kaynak oluşturur.
2. Edebiyat - Coğrafya İlişkisi:
Özellikle belli bir olayı anlatan edebi eserlerde mekân (yer) kavramı
vardır. Olaylar belli mekânlarda cereyan eder ve o mekânın (coğrafyanın)
eserdeki kahramanlar üzerinde yarattığı etkiye yer verilir. Böylece edebiyat,
coğrafya biliminden yararlanmış olur. Gezi yazısı gibi bazı metinler de belli
bir çevreyi, coğrafyayı tanıtmak amacıyla yazılır, bu durumda da edebiyat,
coğrafya bilimine katkıda bulunmuş olur.
3. Edebiyat - Sosyoloji İlişkisi:
İnsan toplumsal bir varlıktır ve edebiyatın konusu da
insandır. Edebî eserler insan ilişkilerine, toplumun duyuş ve düşünüşüne
göre şekillenir. Sosyolojinin konusu da toplum olduğu için her iki bilim
dalının pek çok ortak özelliği bulunur. Edebi eserlerin bir kısmı, topluma öncülük
etmek, onu değiştirip geliştirmek amacını taşır, bu yönüyle de edebiyat
sosyoloji bilimine katkıda bulunur, kaynaklık eder.
4. Edebiyat - Psikoloji İlişkisi:
Edebî eserler, insanı tüm yönleriyle incelemeyi ve tanıtmayı amaçlar.
Geniş ruh çözümlemeleri yapar, insanın iç dünyasını, duygu ve
hayallerini anlatır. Böylece okurun “insan” denen varlığı çok yönlü olarak
tanımasına yardımcı olur. Bireyin iç dünyasını konu alan bu eserler, hem
psikolojiden yararlanmış hem de psikoloji bilimine katkı sağlamış olur. Örneğin Mehmet
Rauf’un “Eylül”, Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” gibi
romanları psikolojik tasvir ve tahlillere geniş yer verir.
5. Edebiyat - Felsefe İlişkisi:
Felsefe, maddeyi ve yaşamı çeşitli yönlerden inceleyen bir düşünce sistemidir.
Bazı edebi metinler felsefi bir düşünce sistemine göre oluşur. Örneğin
klasisizm akımına bağlı sanatçılar, Descartes’in “Rasyonalizm” ine göre yaşamı
ve insanı anlatmıştır. Bu durumda edebiyat doğrudan felsefeden, felsefi düşünce
sisteminden yararlanmış olur. Kimi edebi eserlerde yer alan fikirler ve bakış
açısı felsefede yeni bir düşünce sisteminin oluşmasına katkı sağlar.
Edebiyatın Güzel Sanatlar
İçerisindeki Yeri
Güzel sanatlar, insanda coşku ve heyecan uyandırırlar.
Estetik haz olarak ifade edilen bu anlayış güzel sanatları diğer eserlerden
ayıran belirgin özelliktir.
Güzel sanatlar kendi içerisinde kullandıkları
malzemeler ve kendilerini ifade ediş şekillerine göre gruplandırılırlar.
Güzel sanatlar üçe ayrılır:
1. İşitsel (fonetik) sanatlar: Müzik
– Edebiyat
2. Görsel (plastik) sanatlar: Mimari
– Heykel Resim – Hat
3. Dramatik (ritmik) sanatlar: Tiyatro
– Dans – Sinema – Bale
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Bilimin ve edebiyatın gelişmesi, buna bağlı olarak
farklı alanlarda metinlerin yazılması, metinlerin sınıflandırılması sonucunu
doğurmuştur. Bu sınıflandırma, metin türlerinin birbirinden ayrılmasını ve
anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Metinler; gerçeklikle ilişkilerine, dilin
işlevlerine, anlatım türlerine, yazılış amaçlarına göre
sınıflandırılır.
Buna göre metinler genel olarak öğretici
metinler ve edebî (sanatsal, kurmaca) metinler olarak ikiye ayrılır.
Düşünceyi Geliştirme Yolları
Düşüncenin etkisini artırmak, ileri sürülen düşünceyi
geliştirmek, inandırıcı kılmak amacıyla bir konuda başvurulan tekniklere
düşünceyi geliştirme yolları denir.
1. Tanımlama:
“Nedir, Kimdir?” sorularının karşılığını içeren ve bir
kavram veya varlığın özelliklerini belirten cümlelere tanımlama denir.
2. Benzetme:
Nitelikçe zayıf olanın güçlü olana benzetilmesiyle
beraber aralarında çeşitli ilgiler bulunan canlı ya da kavramların benzerlik
ilgisiyle ele alınmasıdır.
3. Karşılaştırma:
En az iki varlık veya kavramın aralarındaki benzerlik
ya da karşıtlık unsurlarına göre farklarının ortaya konmasına karşılaştırma
denir.
4. Tanık gösterme (alıntı yapma):
İfade edilmek istenen fikirlerin daha anlaşılır hale
gelmesi için başkalarının görüşüyle açıklanmasına denir. Bu tarz cümlelerde
tırnak içinde konuya uygun önemli bir söz ele alınır.
5. Örnekleme:
İfade edilen görüşün daha anlaşılır olması için
düşüncenin somutlaştırılmasına denir. Örnekleme cümlelerinde genellikle
“örneğin” veya “mesela” gibi sözcükler sıkça kullanılır.
6. Sayısal verilerden yararlanma:
İfade edilen düşünceyi daha inandırıcı ve güvenilir
kılmak amacıyla bilimsel verilerin metinde kullanılmasına denir.
Anlatımın Özellikleri
1. Açıklık:
Anlamda belirsizlik olmaması anlamına gelir. Bir
metinde anlatılan ifadenin tek bir anlamının olması olayıdır. Ayrıca noktalama
işaretlerinin de uygun bir şekilde kullanılması açıklık ilkesi için son derece
önemlidir.
2. Akıcılık:
Okumayı zorlaştıracak ya da duraksatacak hiçbir unsura
yer vermemektir. Özellikle akıcılığın sağlanması için söylenmesi kolay
sözcüklerin kullanılması zor sözcüklerin de cümleden atılması gerekir.
3. Yalınlık (sadelik):
Süslü ve sanatlı bir dille beraber cümlede imgelerden
ve uzun cümlelerden kaçınılması olayıdır.
4. Duruluk:
Türkçede az sözle çok şey ifade etme anlayışı duruluk
ilkesinin en önemli özelliğidir. Bir cümlede bir sözcük çıkarıldığında anlam
bozulmuyorsa o sözcüğün kullanılmaması gerekir. Yoksa duruluk ilkesine uymaz.
Dilin Kullanımdan Doğan Türler
Bir
dilin kullanımında, bölgesel ve kültürel farklılıklar sonucu, dil içindeki
çeşitlenmelerle ağız, şive ve lehçe oluşur. Dilin belirli
çevrelerdeki özel kullanımıyla da argo ve jargon oluşur.
1. Ağız: Bir dilin
bir ülke sınırları içindeki farklı yerleşim bölgelerinde ses, şekil, söz dizimi
ve anlamca farklılaşan konuşma biçimidir: Kayseri ağzı, Erzurum ağzı, Trakya
ağzı...
2. Şive: Bir dilin, yazılı kaynaklarla izlenebilen tarihî gelişimi
içinde ayrılmış kollarıdır. Şiveler; bir milletin tarihî, siyasi, sosyal ve kültürel
nedenlerle farklı yurt coğrafyalarına dağılmasıyla ortaya çıkar: Azeri
Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi vb. Şiveler arasındaki ses,
şekil ve kelime farklılıkları anlaşmayı engelleyecek kadar derin değildir.
3. Lehçe: Bir
dilin, tarihî gelişimi içinde yazılı kaynaklarla izlenemeyen dönemlerinde
ayrılmış kollarıdır. Türk dilinin Çuvaş lehçesi ve Yakut lehçesi gibi.
Lehçeler arasındaki ses, şekil ve kelime farklılıkları anlaşmayı güçleştirecek
kadar derindir. Bu durum daha çok tarihî, siyasi ve coğrafi nedenlerden
kaynaklanır.
4. Argo: Ortak dilden
ayrı olarak belirli toplulukların ses, yapı, söz dizimi ve anlam bakımından
farklılık gösteren dili veya kelime dağarcığıdır. Farklı bir anlaşma biçimi
sağlamak üzere oluşturulur. Argo oluşturulurken ortak dildeki kelimelere özel
anlamlar verilir, bazı kelimelerde değişiklik yapılır; dilin lehçelerinden,
eskimiş ögelerinden ve yabancı kelimelerden yararlanılır. Argo, çoğunlukla kaba bir
söyleyiş özelliği gösterir.
5. Jargon: Aynı
meslek veya topluluktaki insanların ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel
dil veya söz dağarcığıdır.
6. Standart (Ölçünlü) Dil: Bir dili toplum olarak konuşan ve
yazanların hep birlikte uydukları, ağız özelliklerinden arındırılmış, belirli
ölçü ve kurallara bağlı ortak dildir. Standart Türkçe, İstanbul
Türkçesi esas alınarak biçimlendirilmiş olan konuşma ve yazı dilidir.
İLETİŞİM NEDİR?
Gönderici
ile alıcı arasındaki bilgi alışverişine iletişim denir. Yani
her türlü bilgi alışverişi iletişimdir. Bu alışveriş her
şekilde olabilir. Sözlü, yazılı, sanal, işaret, simge aracılığıyla, hatta el
kol hareketleri ile bile yapılabilir.
İletişimin Ögeleri Nelerdir?
1. Gönderici (kaynak): İletişimde
aktarılması gereken duygu veya düşünceleri karşı tarafa gönderen kişidir.
Bilgiyi sunan kişidir.
2. Alıcı: Kaynak
tarafından sunulan duygu ve düşüncelerin aktarıldığı kişidir.
3. İleti (mesaj): Göndericiden
alıcıya gelen bilgi, düşünce, duygu ya da isteklerdir.
4. Kanal: İletinin
gönderilme şeklidir. Sözlü ya da yazılı olarak kullanılabilir.
5. Dönüt (geri bildirim): İletinin
ne kadar anlaşıldığını gösteren bir bildirimdir. Gelen bilginin alıcı
tarafından ne kadar anlaşıldığını gösterir.
6. Kod (şifre): Kanal
ile alıcı arasındaki ortak frekans ya da dildir. Aynı dili bilen, aynı
seviyede olan, aynı meslek gruplarında yer alan insanlar arasında kod daha
rahat anlaşılmaktadır.
7. Bağlam: İletişim eyleminin gerçekleştiği mekândır. Bir metinde ise çokün cümle yapısında deney ve kattığı anlamdır.