9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. Ünite Giriş

admin
0
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

EDEBİYAT NEDİR?
Edebiyat (Yazın): Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatıdır. Diğer bir tanımla edebiyat dille gerçekleştirilen güzel sanat etkinliğidir.
Arapça "edeb" kökünden gelen edebiyat aslında ilm-i edeb’in bütün anlamlarını toplayan çoğul bir kelimedir. Tanzimat’tan sonra Türkçede tekil olarak bugünkü anlamında kullanılmıştır.

Edebiyat kaça ayrılır?

1. Sözlü edebiyat: Yazının kullanılmadığı dönemlerde dilden dile söylenerek günümüze kadar ulaşmış ve anonim (halkın ortak malı) olarak gelişen ürünlerin tamamına sözlü edebiyat denir.

2. Yazılı edebiyat: Yazının kullanılmaya başlamasından itibaren yazarı belli olan her türlü edebiyat ürünlerine yazılı edebiyat denir.

 

Edebiyatın Diğer Bilimlerle İlişkisi

1. Edebiyat - Tarih İlişkisi:
Her edebî metnin, içinde oluştuğu tarihi bir dönem vardır ve edebi metinlere bu dönemin özellikleri ve izleri yansır. Edebi metinlerin konusunu, yazıldığı dönemin olayları, sosyal ve siyasal yapısı, dünya görüşü oluşturur. Bu eserleri anlamak ve doğru yorumlayabilmek için o dönemin tarihini bilmek gerekir. Ayrıca kimi edebî eserler konusunu doğrudan tarihsel gerçeklerden alır, bu tür eserler de tarih bilimine yardımcı olur, kaynak oluşturur.

2. Edebiyat - Coğrafya İlişkisi:
Özellikle belli bir olayı anlatan edebi eserlerde mekân (yer) kavramı vardır. Olaylar belli mekânlarda cereyan eder ve o mekânın (coğrafyanın) eserdeki kahramanlar üzerinde yarattığı etkiye yer verilir. Böylece edebiyat, coğrafya biliminden yararlanmış olur. Gezi yazısı gibi bazı metinler de belli bir çevreyi, coğrafyayı tanıtmak amacıyla yazılır, bu durumda da edebiyat, coğrafya bilimine katkıda bulunmuş olur.

3. Edebiyat - Sosyoloji İlişkisi:
İnsan toplumsal bir varlıktır ve edebiyatın konusu da insandır. Edebî eserler insan ilişkilerine, toplumun duyuş ve düşünüşüne göre şekillenir. Sosyolojinin konusu da toplum olduğu için her iki bilim dalının pek çok ortak özelliği bulunur. Edebi eserlerin bir kısmı, topluma öncülük etmek, onu değiştirip geliştirmek amacını taşır, bu yönüyle de edebiyat sosyoloji bilimine katkıda bulunur, kaynaklık eder.

4. Edebiyat - Psikoloji İlişkisi:
Edebî eserler, insanı tüm yönleriyle incelemeyi ve tanıtmayı amaçlar. Geniş ruh çözümlemeleri yapar, insanın iç dünyasını, duygu ve hayallerini anlatır. Böylece okurun “insan” denen varlığı çok yönlü olarak tanımasına yardımcı olur. Bireyin iç dünyasını konu alan bu eserler, hem psikolojiden yararlanmış hem de psikoloji bilimine katkı sağlamış olur. Örneğin Mehmet Rauf’un “Eylül”, Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” gibi romanları psikolojik tasvir ve tahlillere geniş yer verir.

5. Edebiyat - Felsefe İlişkisi:
Felsefe, maddeyi ve yaşamı çeşitli yönlerden inceleyen bir düşünce sistemidir. Bazı edebi metinler felsefi bir düşünce sistemine göre oluşur. Örneğin klasisizm akımına bağlı sanatçılar, Descartes’in “Rasyonalizm” ine göre yaşamı ve insanı anlatmıştır. Bu durumda edebiyat doğrudan felsefeden, felsefi düşünce sisteminden yararlanmış olur. Kimi edebi eserlerde yer alan fikirler ve bakış açısı felsefede yeni bir düşünce sisteminin oluşmasına katkı sağlar.

 

Edebiyatın Güzel Sanatlar İçerisindeki Yeri

Güzel sanatlar, insanda coşku ve heyecan uyandırırlar. Estetik haz olarak ifade edilen bu anlayış güzel sanatları diğer eserlerden ayıran belirgin özelliktir.

Güzel sanatlar kendi içerisinde kullandıkları malzemeler ve kendilerini ifade ediş şekillerine göre gruplandırılırlar.

Güzel sanatlar üçe ayrılır:

1. İşitsel (fonetik) sanatlar: Müzik – Edebiyat

2. Görsel (plastik) sanatlar: Mimari – Heykel Resim – Hat

3. Dramatik (ritmik) sanatlar: Tiyatro – Dans – Sinema – Bale

 

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI

Bilimin ve edebiyatın gelişmesi, buna bağlı olarak farklı alanlarda metinlerin yazılması, metinlerin sınıflandırılması sonucunu doğurmuştur. Bu sınıflandırma, metin türlerinin birbirinden ayrılmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Metinler; gerçeklikle ilişkilerine, dilin işlevlerine, anlatım türlerine, yazılış amaçlarına göre sınıflandırılır.

Buna göre metinler genel olarak öğretici metinler ve edebî (sanatsal, kurmaca) metinler olarak ikiye ayrılır.



Düşünceyi Geliştirme Yolları

Düşüncenin etkisini artırmak, ileri sürülen düşünceyi geliştirmek, inandırıcı kılmak amacıyla bir konuda başvurulan tekniklere düşünceyi geliştirme yolları denir.

1. Tanımlama:

“Nedir, Kimdir?” sorularının karşılığını içeren ve bir kavram veya varlığın özelliklerini belirten cümlelere tanımlama denir.

2. Benzetme:

Nitelikçe zayıf olanın güçlü olana benzetilmesiyle beraber aralarında çeşitli ilgiler bulunan canlı ya da kavramların benzerlik ilgisiyle ele alınmasıdır.

3. Karşılaştırma:

En az iki varlık veya kavramın aralarındaki benzerlik ya da karşıtlık unsurlarına göre farklarının ortaya konmasına karşılaştırma denir.

4. Tanık gösterme (alıntı yapma):

İfade edilmek istenen fikirlerin daha anlaşılır hale gelmesi için başkalarının görüşüyle açıklanmasına denir. Bu tarz cümlelerde tırnak içinde konuya uygun önemli bir söz ele alınır.

5. Örnekleme:

İfade edilen görüşün daha anlaşılır olması için düşüncenin somutlaştırılmasına denir. Örnekleme cümlelerinde genellikle “örneğin” veya “mesela” gibi sözcükler sıkça kullanılır.

6. Sayısal verilerden yararlanma:

İfade edilen düşünceyi daha inandırıcı ve güvenilir kılmak amacıyla bilimsel verilerin metinde kullanılmasına denir.

 

Anlatımın Özellikleri

1. Açıklık:

Anlamda belirsizlik olmaması anlamına gelir. Bir metinde anlatılan ifadenin tek bir anlamının olması olayıdır. Ayrıca noktalama işaretlerinin de uygun bir şekilde kullanılması açıklık ilkesi için son derece önemlidir.

2. Akıcılık:

Okumayı zorlaştıracak ya da duraksatacak hiçbir unsura yer vermemektir. Özellikle akıcılığın sağlanması için söylenmesi kolay sözcüklerin kullanılması zor sözcüklerin de cümleden atılması gerekir.

3. Yalınlık (sadelik):

Süslü ve sanatlı bir dille beraber cümlede imgelerden ve uzun cümlelerden kaçınılması olayıdır.

4. Duruluk:

Türkçede az sözle çok şey ifade etme anlayışı duruluk ilkesinin en önemli özelliğidir. Bir cümlede bir sözcük çıkarıldığında anlam bozulmuyorsa o sözcüğün kullanılmaması gerekir. Yoksa duruluk ilkesine uymaz.

 

Dilin Kullanımdan Doğan Türler
Bir dilin kullanımında, bölgesel ve kültürel farklılıklar sonucu, dil içindeki çeşitlenmelerle ağız, şive ve lehçe oluşur. Dilin belirli çevrelerdeki özel kullanımıyla da argo ve jargon oluşur.

1. Ağız: Bir dilin bir ülke sınırları içindeki farklı yerleşim bölgelerinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılaşan konuşma biçimidir: Kayseri ağzı, Erzurum ağzı, Trakya ağzı...


2. Şive: Bir dilin, yazılı kaynaklarla izlenebilen tarihî gelişimi içinde ayrılmış kollarıdır. Şiveler; bir milletin tarihî, siyasi, sosyal ve kültürel nedenlerle farklı yurt coğrafyalarına dağılmasıyla ortaya çıkar: Azeri Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi vb. Şiveler arasındaki ses, şekil ve kelime farklılıkları anlaşmayı engelleyecek kadar derin değildir.

 

3. Lehçe: Bir dilin, tarihî gelişimi içinde yazılı kaynaklarla izlenemeyen dönemlerinde ayrılmış kollarıdır. Türk dilinin Çuvaş lehçesi ve Yakut lehçesi gibi. Lehçeler arasındaki ses, şekil ve kelime farklılıkları anlaşmayı güçleştirecek kadar derindir. Bu durum daha çok tarihî, siyasi ve coğrafi nedenlerden kaynaklanır.

 

4. Argo: Ortak dilden ayrı olarak belirli toplulukların ses, yapı, söz dizimi ve anlam bakımından farklılık gösteren dili veya kelime dağarcığıdır. Farklı bir anlaşma biçimi sağlamak üzere oluşturulur. Argo oluşturulurken ortak dildeki kelimelere özel anlamlar verilir, bazı kelimelerde değişiklik yapılır; dilin lehçelerinden, eskimiş ögelerinden ve yabancı kelimelerden yararlanılır. Argo, çoğunlukla kaba bir söyleyiş özelliği gösterir.

5. Jargon: Aynı meslek veya topluluktaki insanların ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel dil veya söz dağarcığıdır.


6. Standart (Ölçünlü) Dil: Bir dili toplum olarak konuşan ve yazanların hep birlikte uydukları, ağız özelliklerinden arındırılmış, belirli ölçü ve kurallara bağlı ortak dildir. Standart Türkçe, İstanbul Türkçesi esas alınarak biçimlendirilmiş olan konuşma ve yazı dilidir.

 

İLETİŞİM NEDİR?
Gönderici ile alıcı arasındaki bilgi alışverişine iletişim denir. Yani her türlü bilgi alışverişi iletişimdir. Bu alışveriş her şekilde olabilir. Sözlü, yazılı, sanal, işaret, simge aracılığıyla, hatta el kol hareketleri ile bile yapılabilir.

İletişimin Ögeleri Nelerdir?

1. Gönderici (kaynak): İletişimde aktarılması gereken duygu veya düşünceleri karşı tarafa gönderen kişidir. Bilgiyi sunan kişidir.

2. Alıcı: Kaynak tarafından sunulan duygu ve düşüncelerin aktarıldığı kişidir.

3. İleti (mesaj): Göndericiden alıcıya gelen bilgi, düşünce, duygu ya da isteklerdir.

4. Kanal: İletinin gönderilme şeklidir. Sözlü ya da yazılı olarak kullanılabilir.

5. Dönüt (geri bildirim): İletinin ne kadar anlaşıldığını gösteren bir bildirimdir. Gelen bilginin alıcı tarafından ne kadar anlaşıldığını gösterir.

6. Kod (şifre):  Kanal ile alıcı arasındaki ortak frekans ya da dildir. Aynı dili bilen, aynı seviyede olan, aynı meslek gruplarında yer alan insanlar arasında kod daha rahat anlaşılmaktadır.

7. Bağlam:  İletişim eyleminin gerçekleştiği mekândır. Bir metinde ise çokün cümle yapısında deney ve kattığı anlamdır.


BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR



Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)