9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3. Ünite Şiir

admin
0

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3. Ünite Şiir

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

ŞİİR (NAZIM) NEDİR?

Ortak bir tanıma ulaşılamayan türlerden biri olan şiir, genel olarak “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım…” şeklinde tanımlanmaktadır. 

Şiirde Yapı 

Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan birimlerin bir düzene bağlı olarak birleşmesiyle şiir meydana gelir.

Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan birimlere, “beyit, bent, kıta, şiir cümleleri” denir. Ve bunlar nazım şekillerini ortaya çıkarır.

Şiir birimleri bir tema etrafında birleşerek yapıyı oluşturur. Nazım şekilleri bir düzen gereksinimi çerçevesinde oluşur. Her dönemin, her şairin tercih ettiği şiir düzenlerinin de nazım şekillerinin oluşmasında etkisi vardır. 

Nazım Birimi:

Bir şiirde, anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya “nazım birimi” denir.

Nazım birimi, şiiri oluşturan yapı taşıdır. Şiir içindeki mısraların kümelenmesinden meydana gelen nazım birimi; kümede bulunan mısraların sayısına göre ad alır:

(Dize, beyit, bent, dörtlük)


1. Dize (Mısra): Şiirde yer alan her bir satıra dize ya da mısra denir. En küçük nazım birimi dizedir. Dize kendi başına bağımsız bir bütün de olabilir. Genellikle dize bir şiirin parçasıdır.

2. Beyit: Anlam bütünlüğü olan iki dizelik bölümlere beyit denir. Beyit, özellikle divan edebiyatında çok yaygın bir şekilde kullanılır.

3. Bent: Birbirine ölçü ve uyakla bağlanmış ikiden fazla dizeden oluşan dize kümelerine denir. 3-30 dize arasında olabilir.

4. Dörtlük: Anlam bütünlüğü taşıyan dört dizelik bölümlere dörtlük denir. Genellikle halk şiirinde yaygın bir şekilde kullanılır.

 

Konularına Göre Şiir Türleri

1. Lirik Şiir:

Aşk, hasret, özlem, gurbet, tabiat, ayrılık, vatan, din ve ölüm gibi konuların ele alındığı duygusal şiirlerdir.

Okurun kalbine seslenen bu şiirlerde coşkulu bir duygusallık vardır.

Adını Eski Yunan edebiyatında bir çalgı aleti olan “Lir”den alır.

Halk edebiyatında koşma, (Güzelleme) semai, varsağı, ağıt, ilahi;

Divan edebiyatında gazel, şarkı ve mersiye lirik şiirlerdir.

Önemli temsilcileri: Karacaoğlan, Fuzuli, Yunus Emre

2. Epik Şiir

Coşkulu bir anlatımla savaş ve kahramanlık konularının ele alındığı şiir türüdür.

Yunan edebiyatındaki epope sözcüğünden gelen epik şiirin en önemli örnekleri destanlardır.

Koşmanın türlerinden olan koçaklama, destan ve varsağı bu türün önemli biçimlerindendirler.

Önemli temsilcileri: Köroğlu, Dadaloğlu

3. Satirik Şiir:

Eleştiri şiiridir. Toplumun aksayan yönlerini, belli bir mevkideki insanların yaptıkları işleri, idarecileri, siyasetçileri iğneleyici sözler ve alaylı ifadelerle eleştiren şiir türüdür.

Önemli: Satirik şiir: Halk edebiyatında taşlama, divan edebiyatında ise hiciv (hicviye), Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatında ise yergi-tenkit isimleriyle bilinir.

Önemli temsilcileri: Kaygusuz Abdal, Nefi

4. Didaktik Şiir:

Öğretici şiirdir. Ders vermek, bilgi aktarmak, öğüt vermek amacıyla daha çok dini, ahlaki, felsefi ve sosyal konularda yazılan şiir türüdür. Yunanca “didaktios” sözcüğünden türetilmiştir. Daha çok masal ve fabllarda karşımıza çıkar.

Önemli temsilcileri: Nabi, Kul Mesut, Şeyhi 

5. Pastoral Şiir:

Doğa güzelliklerini, kır ve çoban yaşamını anlatan şiir türüdür. Sade ve süsten uzak bir dille oluşturulan bu şiir Latince bir sözcük olan “pastoralis” kelimesinden gelir.

İdil: Bir çobanın ağzından yazılan ve çobanların aşkını anlatan pastoral şiirlere idil denir.

Eglog: Birkaç çobanın karşılıklı konuşmalarına dayanan ve kır yaşamı ile aşklarının ele alındığı şiirlere eglog denir.

İlk pastoral şiir: Abdülhak Hamit Tarhan – Sahra

6. Dramatik Şiir:

Tiyatro metinlerinde kullanılan bu şiir türü daha çok karşılıklı konuşmalara dayanan bir şiir türüdür. Özellikle trajedilerde ve dramlarda kullanılmıştır.

 

NAZIM BİÇİMİ 

Şiirin şekil özellikleridir. Şiirin nazım birimi, ölçüsü ve uyak örgüsü şiirin nazım biçimini belirler. Bazı şiirler şekil bakımından ayrılmazlar. Bu tür şiirleri de anlamsal açıdan yani nazım türlerine göre ayırabiliriz.

NAZIM BİÇİMİ

ŞİİR BİLGİSİ

ŞİİR BİLGİSİ

ÖLÇÜ (VEZİN)
Şiirde ölçü, ahenk özelliğiyle ilgilidir. Bir şiirde dizelerin birbirine uygun kalıplarına ölçü denir.
Türk şiirinde bugüne kadar “hece ölçüsü” ve “aruz ölçüsü” olmak üzere iki tür ölçü kullanılmıştır. Bu ikisi dışında kalan şiirler ölçüsüzdür.

1) HECE ÖLÇÜSÜ

Dizelerdeki hece sayılarının eşitliğine dayanır.
Türk şiirinde yüzyıllardır kullanılan ulusal (millî) ölçüsüdür. Doğallığı, dil yapımıza uygunluğundan kaynaklanır:

Bırak beni haykırayım susarsam sen matem et 15
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet 15
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir. 15

Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde hece sayısı beş ile on beş arasında değişir. Saz şairleri, bunlardan en çok 7, 8 ve 11’li olanları kullanmışlardır. Anonim halk edebiyatında farklı sayılarda hece ölçülerine de rastlanır. Hece sayısı arttıkça durak gereksinimi doğar.

DİKKAT: Hece sayısını hızlı bulmak için dizelerdeki ünlü harfleri sayman yeterli… Her ünlü harf bir hece oluşturur.

ÖRNEK
SEMAİ
Gönül gurbet ele varma 8
Ya gelinir ya gelinmez 8
Her güzele meyil verme 8
Ya sevilir ya sevilmez 8
(Karacaoğlan)

  • Bu şiir 8’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.

 

DURAK: Hece ölçüsünde uyumu pekiştirmek amacıyla dizelerin belli bölünmesini önler.
Kısa dizeler duraksız olabilir. Uzun dizelerdeki durak sayısı 1 ile 4 arasında değişir.
Edebiyatımızda en çok kullanılan hece ölçüleri şunlardır: yedili, sekizli, on birli ve on dörtlü.


2) ARUZ ÖLÇÜSÜ
Hecelerin sayısına değil, “açıklık – kapalılık” ya da “uzunluk – kısalık” temeline dayanır. Arap edebiyatına özgü bir ölçü olan aruz, önce İran edebiyatına, oradan da 11. yüzyılda Türk edebiyatına girmiştir.

  • Aruz ölçüsünde hecelerin değerlerini belirleme işlemine takti denir.
  • Kısa ünlü ile biten heceler kısa (açık) hece kabul edilir: "a-ra-ba" sözcüğündeki hecelerin üçü de kısadır.
  • Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler uzun (kapalı) hece kabul edilir: "bayrak, gönlüm, mahrem" sözcüklerindeki tüm heceler uzundur.
  • Bu ölçüde açık heceler “·, v” şeklinde, kapalı heceler ise “ _ “ şeklinde gösterilir. Bunlar ölçü kalıplarını oluşturur.

Örnek:

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

  . – – – / . – – – / . – – – / . – – – –

Me fâ î lün / Me fâ î lün / Me fâ î lün / Me fâ î lün

 

3) ÖLÇÜSÜZ (SERBEST) ŞİİR
Aruz ya da hece ölçüsüne göre yazılmayan şiirlerdir. Serbest şiir, Türk şiirinde 1940'lardan sonra Orhan Veli Kanık (Garip Akımı) ile yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde yazılan şiirlerin çoğu serbest ölçüde yazılmaktadır. Bu tarz şiirlerde ahenk; söyleyiş, ses akışı ve özenli sözcük seçimi ile sağlanır.

 

KAFİYE (UYAK) VE REDİF

Kafiye: Dizelerin sonundaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kafiye (uyak) denir.

Kafiye (Uyak) Çeşitleri

1. Yarım Kafiye (Yarım Uyak)

Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki tek ses benzerliğine yarım uyak denir.

2. Tam Kafiye (Tam Uyak)

Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki iki ses benzerliğine tam uyak denir.

3. Zengin Kafiye (Zengin Uyak)

Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki üç veya daha fazla ses benzerliğine zengin uyak denir.

4. Cinaslı Kafiye (Cinaslı Uyak)

Dize sonlarında yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcükler cinaslı uyak oluşturur.

Redif: Dize sonlarındaki yazılışları, görevleri ve anlamları aynı olan ek, sözcük ya da sözcük gruplarına redif denir. Redif, sadece eklerden oluşmaz. Hem ek hem sözcükten, hatta sözcük gruplarından da oluşabilir.

 

KAFİYE ÖRGÜLERİ (ŞEMALARI)
Şiirlerde kafiyelerin sıralanışına (diziliş) göre ortaya çıkan şemaya denir.

KAFİYE ÖRGÜLERİ (ŞEMALARI)

EDEBİ SANATLAR (SÖZ SANATLARI)

1. Teşbih (Benzetme):

Aralarında benzerlik ilgisi kurulan varlık veya kavramlardan nitelikçe zayıf olanın, kuvvetli olana benzetilerek anlatılmasıdır.

Teşbih sanatıyla birlikte sözün etkisi ve anlamı güçlendirilmiş olunur.

Teşbihin dört ögesi vardır:

Benzeyen: Özellikçe zayıf olandır.

Kendisine benzetilen: Özellikçe güçlü olandır.

Benzetme yönü: Aktarılan özelliktir.

Benzetme edatı: Gibi, kadar, sanki vb. kelimelerdir.

  • Ahmet krallar gibi lüks içinde yaşıyordu.
  • Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;

 

2. Teşbih-i Beliğ (Güzel Benzetme):

Benzetme ögelerinden sadece “Kendisine benzetilen ve benzeyen” ile yapılan teşbih çeşididir. 

  • Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
  • Tilki çocuk bizi yine kandırmayı başardı.
  • Gümüş bir dumanla kapandı her yer

 

3. İstiare (Eğretileme)

Benzetmenin asıl unsurları olan benzeyen ya da kendisine benzetilenin yalnız birinin kullanılmasıyla yapılan edebî sanattır.

Açık İstiare: Sadece “Kendisine benzetilen” ögesinin kullanıldığı istiaredir.

  • Aslanlarımız düşmanı denize döktüler.
  • Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.

Kapalı İstiare: Yalnızca “Benzeyen” ögesinin kullanıldığı istiare türüdür.

  • Oyuncular sahada adeta kükredi.
  • İçimde damla damla bir korku birikiyor.

 

4. Mecazımürsel (Ad Aktarması)

Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden, başka bir sözün yerine kullanılmasıdır.

Ad aktarmasın gerçekleşebilmesi için iki hususa dikkat etmek gerekir:

1) Benzetme amacının olmaması gerekir.

2) Sözcüğün gerçek anlamının dışında mecaz anlamda kullanılması gerekir.

Ad aktarması yapılırken; parça-bütün, genel-özel, iç-dış, yazar-eser, yer-insan gibi benzetme ilişkileri kurabilir.

- Parça-Bütün İlgisi: Bu tekerlekler nereleri gördü bir bilsen!

-İç-Dış İlgisi: Bir depoyla toplamda 500 km yol yaptık.

- Sanatçı-Eser İlgisi:

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, 
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.

-Yer-İnsan İlgisi: Tüm sınıfı yarın sözlü yapacağım.

 

5. Teşhis (Kişileştirme)

İnsan dışındaki varlık ve kavramlara insana ait duyuş̧ ve davranış̧ özellikleri yükleme sanatıdır.

(Teşhisin olduğu yerde kapalı istiare de vardır.)

  • Bir yağmur başlar ya inceden ince
    Bak o zaman topraktaki sevince
  • haliç̧’te bir vapuru vurdular dört kişi
    demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu

 

6. İntak (Konuşturma)

Kişileştirilen varlık veya kavramın insan gibi konuşturulması sanatıdır.

(İntak sanatının olduğu her yerde teşhis sanatı da vardır.)

  • Sarı tamburadır adım
    Göklere ağar feryadım
    Pir Sultan’ımdır üstadım
    Ben anınçin inilerim
  • Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:

7. Tenasüp (Uygunluk)

Anlamca birbiriyle ilgili kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır.

  • Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı, 
    Selam durdu kayığı, çaparası, takası, 
    Selam durdu tayfası. 

 

8.Tezat (Karşıtlık)

Birbirine karşıt duygu, düşünce, hayal ve durumları ifade eden kavramları bir arada kullanma sanatıdır.

  • Neden böyle düşman görünürsünüz,
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
  • – Güleriz ağlanacak halimize.

 

9. Telmih (Hatırlatma)

Herkes tarafından bilinen bir olaya veya kişiye gönderme yaparak o olayı veya kişiyi hatırlatma sanatıdır.

  • Gökyüzünde İsa ile
    Tur Dağı’nda Musa ile
    Elindeki asa ile
    Çağırayım Mevla’m seni

10. Hüsnütalil (Güzel Nedene Bağlama):

Bir olayı gerçek nedeninin dışında bir nedene, çoğunlukla da güzel bir nedene bağlama sanatıdır.

  • Haziranda kiraz dalı çocuklar uzansın diye yere doğru eğilir.
  • Güzel şeyler düşünelim diye
    Yemyeşil oluvermiş ağaçlar
  • Ay parlar gül yüzün görünsün diye

 

11.Tecahüliarif (Bilmezden Gelme)

Anlam inceliği oluşturmak için bildiği bir şeyi bilmez görünme, bilmezlikten gelme sanatıdır.

  • Sakaklarıma kar mı yağdı ne var?
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
  • “Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
    Kurbanın olam var mı benim bunda günahım”

 

12. Kinaye (Değinmece)

Gerçek anlamı da düşünülebilecek bir sözü gerçek anlamının dışında (mecaz anlamıyla) kullanma sanatıdır.

Türkçede yüzü kızarmak, alnı açık gibi deyimler ve atılan ok geri gelmez gibi atasözleri kinayeye örnektir.

  • Dadaloğlu’m der ki belim büküldü 
    Gözümün cevheri yere döküldü
  • İşleyen demir pas tutmaz.
  • Ateş düştüğü yeri yakar.

 

13. Tariz (İğneleme)

Bir sözü tersini kastederek kullanma, bir kişiyi ya da durumu alaya almak için yapılan iğneleme sanatıdır.

  • Ne kadar kültürlü olduğu ( ! ) yazılarından belli.
  • – O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.
  • Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden.

 

14. İrsalimesel

Şiirde atasözü veya vecize (özdeyiş̧) kullanma sanatıdır. Böylelikle sözün anlam gücü ve inandırıcılığı artmış olur.

  • – Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın,
    Sırtı pek kimseye ahvâl-i şitâ ( kış ortamı ) yaz görünür.
  • – Balık baştan kokar bunu bilmemek,
    Seyrânî gâfilin ahmaklığından.

 

15. Mübalağa (Abartma)

Sözün gücünü ve etkisini artırmak amacıyla bir durum, olay ya da varlığın olduğundan büyük veya küçük, çok ya da az gösterilerek anlatılması sanatıdır.

  • – Manda yuva yapmış söğüt dalına,
    Yavrusunu sinek kapmış.
  • – Bir ah çeksem dağı taşı eritir,
    Gözüm yaşı değirmeni yürütür.

 

16. İstifham(Soru Sorma Sanatı)

Sözün anlam gücünü ve etkisini artırmak amacıyla cümlenin soru şeklinde oluşturulmasına istifham sanatı denir.

  • Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
  • Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı?
    Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı?

 

17. Tekrir (Yineleme)

Şiirde bir ifadeyi etkili kılmak ve vurgusunu arttırmak için ilgili sözcüklerin tekrar edilmesine tekrir sanatı denir. Bu sanatla birlikte ilgili sözcükler dikkat çekici hale gelir.

  • Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever,
    Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever.
  • Beni bende demem bende değilim
    Bir ben vardır bende benden içeri.

 

18. Leffüneşir

Bir dizede birden fazla kavramın söylenmesi ve sonrasındaki dizede bu kavramlarla ilgili benzerlik ve karşıtlıkları sıralamaya leffüneşir sanatı denir.

  • Biz denizde kaptan, ovada çiftçi, şehirde esnaf olan
    Biz gemi yürüten, tarla süren, alışveriş yapan”
  • “Nedir bu savaş insanlarda barışa azim yok mu
    Kan dökücü mızrağı atıp zeytin dalı tutmak yok mu”

 

19. Nida

içinde bulunulan duygu ve heyecanları coşkun bir şekilde anlatmaya nida sanatı denir. Genellikle ay, ey, hay, ah gibi ünlemlerle yapılır.

  • Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal
  • Yâ rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni 
    Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni

 

20. Seci

Cümlelerin ya da yan cümlelerin sonlarındaki ses benzerliğine seci sanatı denir. Bu sanata nesirde kullanılan uyak da denilebilir.

  • Ey gözlerin nuru, gönüllerin sürûru; başımızın tâcı,dil ehlinin mîrâcı.
  • “Dost yolunda nistlik gerek, yâr önünde pestlik gerek; ten cübbesi çâk gerek, gönül evi pâk gerek.”

 

21. Cinas

Anlamları farklı, yazılış veya söyleyiş bakımından benzer sözcüklerin bir arada kullanılmasına cinas sanatı denir.

Bir güzel şuha dedim iki gözün sürmelidir

Dedi vallahi seni Hind’e kadar sürmelidir 


BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR



Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)