11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 6. Ünite Roman

admin
0
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 6. Ünite Roman

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

ROMAN

İnsanların serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, zaman, mekan ve kişi unsurlarına bağlı olarak yazılan kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun bir edebi türdür. 

Türk Edebiyatında Yazılan İlk Önemli Romalar

·       Yusuf Kamil Paşa: Fenelon’dan Telemak (İlk çeviri roman)

·       Şemsettin Sami: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (İlk yerli roman)

·       Namık Kemal: İntibah (İlk edebi roman)

·       Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevdası (İlk realist roman)

·       Samipaşazade Sezai: Sergüzeşt

·       Ahmet Mithat Efendi: Felatun Bey’le Rakım Efendi

·       Nabizade Nazım: Zehra (İlk tezli roman)

·       Nabizade Nazım: Karabibik (İlk köy romanı)

·       Mehmet Rauf: Eylül (İlk psikolojik roman)

·       Halit Ziya Uşaklıgil: Mai ve Siyah (İlk modern roman) 

 

1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanı 

Milli Edebiyat ile birlikte ortaya çıkan Türkçülük akımı Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki romanlarda en etkili olan fikir akımlarının başında gelmektedir.

1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanının Özellikleri

·       Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte romancılığımız teknik açıdan gelişmiş, yeni içeriklerle geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır.

·       1923-1950 arası dönemde kimi sanatçılar toplumcu-gerçekçi yönelimle eser verirken kimi sanatçılar da bireyin iç dünyasını yansıtan eserler yazmıştır. (edebiyatfatihi.net)

·       Cumhuriyet’in ilk on yılında yazarlar genellikle toplumsal sorunlara yönelmişlerdir.

·       1940’lardan itibaren II. Dünya Savaşı’nın yıkımları, iki kutuplu bir dünyada kendine yer açma çabaları, sanayileşmenin getirdiği problemler, iç ve dış göç olguları romanlarda işlenmiştir.

·       Bu dönemin romancılığında görülen en önemli yönelimlerden biri de köy romancılığıdır. Köy gerçeği romanlarda etkili biçimde ele alınmıştır.

·       Bu yılların romanlarında olayların geçtiği mekânlar, çevre genişletilmiştir.

·       Konu ve üslup açısından yeni boyutlar kazanılmış, toplumun her kesiminden yazar yetişmiştir.

·       Anadolu köylüsünün gerçek yaşamı da ilk kez romana konu olmaya başladı.

·       Kenar mahallelerde yaşayan insanların yaşam mücadelesi ele alındı. 

·       1923-1950 yıllarındaki Türk edebiyatına bakacak olursak bu dönemin roman anlayışını etkileyen üç unsurun karşımıza çıktığını görmekteyiz.

1. Millî Edebiyat’ın etkisinde gelişen Türk romanı: 1930’lara kadar etkisini sürdüren bu anlayışın en önemli temsilcileri Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarlardır.

2. Toplumcu-gerçekçi Türk romanı: köylülerin, işçilerin, geçim sıkıntısı, Anadolu coğrafyası ve insanı, köyden kente göçün neden olduğu sorunlar işlenmiştir. Sadri Ertem, Sabahattin Ali gibi toplumcu–gerçekçi anlayışa bağlı sanatçılar tarafından işlenmiştir.

3. Bireyin iç dünyasını esas alan Türk romanı: İnsan gerçeğini, içinde bulunduğu durumu, ruhsal anlayışını psikolojik açıdan romanlarında ele almışlardır. Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar gibi romancılar da bireyin iç dünyasını esas alan anlayışla romanlar yazmışlardır. 

 

1. Millî Ve Dinî Duyarlılığı Yansıtan Romanlar

·       Milli Edebiyat Dönemi’nde eser veren kimi önemli romancılar (Yakup Kadri, Halide Edip gibi)  Cumhuriyet Dönemi’nde de eser verir. Onları yeni yazarlar da izler.

·       Bu tür romanlarda gelenekçi bir anlayışla tarihî konular, millî ve dinî değerler ön plana alınır.

·       Realist bir bakış açısıyla gerçekçi gözlemler yapılmıştır.

·       Eserlerde açık ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.

·       Millî ve dinî duyarlılığı yansıtanlar: Hüseyin Nihal Atsız, Emine Işınsu, Münevver Ayaşlı, Sevinç Çokum, Mustafa Miyasoğlu, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bahaeddin Özkişi

 

 

2. Toplumcu Gerçekçi Eserler (Toplumsal Gerçekçiler)

·       Türk edebiyatında toplumcu gerçekçilik, 1930’lardan 1980’lere kadar özellikle roman alanında varlığını güçlü bir biçimde sürdürmüştür.

·       Toplumcu gerçekçi bakış doğrultusunda işçilerin, dar gelirlilerin dünyası, köydeki yaşam tarzı sunulmuş, köyden kente göçün ortaya koyduğu sorunlar, toplumcu dünya görüşüne uygun olarak sergilenmiştir.

·       1930’larda üretilen Anadolu insanının gerçeğini, toplumsal değişimle yaşanan sancıları anlatan öyküler ve romanlar, toplumcu gerçekçi edebiyatın kuruluşunun ilk örnekleri niteliğindedir.

·       Sabahattin Ali, özellikle Anadolu’ya yönelme ve ne anlattığı kadar nasıl anlattığına da önem veren nitelikli roman ve hikâyeleriyle toplumcu gerçekçilerin öncülerden biridir.

·       Toplumcu gerçekçi eser veren yazarların bir bölümü özellikle köy sorunlarına yönelmişlerdir. Tanzimat döneminde Nabizade Nazım’ın Karabibik kitabıyla başlayan köye yönelmenin ilk başarılı örnekleri Ebubekir Hazım Tepeyran’ın “Küçük Paşa” ve Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu adlı yapıtlarıyla Milli Edebiyat döneminde verilmiştir.

·       1950’li yıllarda Köy Enstitülü yazarların çabalarıyla köy olgusu romanlarda daha farklı bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır. Köy Enstitülerinde yetişen köy kökenli yazarlar konularını daha çok toprağa bağlı insanların hayatlarından alan eserler yazmışlardır. Anadolu köy ve kasabalarına yönelmişlerdir.

·       Mahmut Makal’ın 1950’de köy notlarını içeren “Bizim Köy” adlı kitabının yayımlanmasıyla, Fakir Baykurt ve Talip Apaydın gibi yazarların eserleriyle köye ve köy hayatına ilgi daha da artmıştır.

·       1960’lardan itibaren Fakir Baykurt, Kemal Bilbaşar, Yaşar Kemal gibi yazarlar köy – kasaba konularını işlemeyi sürdürürken Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin gibi yazarlar bir süre sonra kent insanının ve büyük kentin sorunlarını da ele alan konulara yönelmişlerdir.

·       Toplumcu-Gerçekçiler: Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Necati Cumalı, Samim Kocagöz, Kemal Bilbaşar, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Faik Baysal, Dursun Akçam, Abbas Sayar, İlhan Tarus, Muzaffer İzgü, Orhan Hançerlioğlu, Rıfat Ilgaz, Attila İlhan

 

3. Bireyin İç Dünyasını Esas Alanlar:

·       Bireyin iç dünyasını esas alan yazarlar insan gerçekliğini farklı bir bakışla anlatmak, modern hayatın insan üzerindeki etkilerini tespit etmek için psikoanalitik gibi bilimlerden ve dolayısıyla Freud’un görüşlerinden faydalanmışlardır.

·       Yazarlar, bireyin iç dünyasını anlatmak için, düş analizi ve bilinç akışı (insanın zihninden geçirdiklerini, çağrışımları, sınır koymadan, doğrudan peş peşe anlatmak) yolarından yararlanmışlardır.

·       Bireyin iç dünyasını esas alan eserlerde; bunalım, yabancılaşma, bireyin toplumla hesaplaşması, yalnızlık, sıkıntı, bilinçaltı, bireysel sorgulamalar, evrenin düzeni gibi konular ele alınır.

·       Mekân, olay ve zaman bireyin iç dünyasını esas alan eserlerde birey üzerindeki etkisiyle birlikte verilirken, toplumcu gerçekçi eserlerde toplumun sorunlarını, sınıflar arasındaki farklılıkları vermek için bir araç olarak kullanılır.

·       Bireyin iç dünyasını esas alan eserlerde çağrışımlara açık sanatsal bir üslupla ruh tahlillerine; toplumcu gerçekçi eserlerde halkın günlük konuşma diline, yerel söyleyişlere, açık ve sade bir anlatıma yer verilir.

·       Bireyin İç Dünyasını Esas Alanlar: Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Sâmiha Ayverdi, Abdülhak Şinasi Hisar, Selim İleri

 

 

Modernist Roman ve Romancıların Özellikleri 

·       Modernist romancılar “İnsan, yaşadığı dünyada hep acılarıyla baş başa kalmış ve yalnızlıktan kurtulamamıştır. Öyleyse insanın bu durumunu anlatmak gerekir.” görüşünden hareket etmişlerdir.

·       Geleneksel romandan farklı olarak insanın iç dünyalarını romana katmışlardır.

·       Geleneksel romanda görülen zaman zincirini kırmayı amaçlamışlardır.

·       Romanlarında bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikleri kullanarak roman kahramanlarının iç dünyalarını, anılarını, zihninden geçenleri okura aktarmak istemişlerdir.

·       Bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikler vasıtasıyla okura roman kahramanları hakkında daha doğru bilgiler sunmak istemişlerdir.

·       Modernist romanlarda klasik vaka akışı değiştirilmiş, olayların belli bir başlangıç ve bitişle sonlanması kuralı ortadan kaldırılmıştır.

·       Bu romanlarda neden–sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır.

·       Modernist romanlarda başı ve sonu belli olan bir olay yoktur.

·       Geleneksel romanlardaki mekân, kişi, olay yerine bireyin iç dünyasına yönelme söz konusudur.

·       Tek bir anlatıcı yerine bu romanlarda birden fazla anlatıcı ve bakış açısı kullanılmıştır. 

 

Oğuz Atay (1934 – 1977) 

·       Postmodernizme kadar uzanan yeni roman anlayışının öncülerindendir.

·       Yazdığı romanlarda genellikle kimliğini kaybedip aramakta olan bir toplumda dengesiz, kopuk aydınları anlatmıştır.

·       İroni, eserlerinin en önemli silahıdır. Burjuva toplumu dediği çevresini, geleneksel ne varsa çok şeyi alaycı bir tavırla eleştirmiştir. Eserleri hiciv, yergi, alay ve eğlenmelerle doludur.

·       Eleştirdiği kaygısız, basit, aydın sınıfın ideallerini, geleneklerini şöyle sembolleştirmiştir: ‘Tabiatı seveceğim, yurduma yararlı olmaya çalışacağım, herkese güleryüz göstereceğim, evleneceğim, çocuk yetiştireceğim.”

·       Yaşadığı dönemde yazılan ideoloji tipi romanlar Oğuz Atay için alay konusudur. İdeolojiler ona göre burjuva aydınlarının kendilerini ördükleri kara korkunç duvarlardır.

·       Yaşarken unutulduğunu dile getiren sanatçı, öldükten sonra anlaşılanlardan olmuştur.

·       Eserlerinde diyalog, söyleşme, iç konuşma, mektup türünden her çeşit anlatıya başvurmuştur.

·       Romanın akışını istediği yerde kesmiş ve değişik konulardaki düşüncelerini, aklına gelenleri, söylemek istediklerini okuyucusu ile paylaşmış; akıcı roman zihniyetine karşı çıkmıştır. Bu tutum klasik olan şeylere karşı olmasından kaynaklanmaktadır.

·       Yapıtlarında toplum kurallarıyla çatışan aydınların iç dünyasını işler.

·       Öykülerinde yalnızlık, isyan, intihar, iletişimsizlik, hayatın anlamsızlığı, yabancılaşma, toplum eleştirisi, aydın eleştirisi gibi konuları ele almıştır.

·       Öykülerinde humor (ince alay) ve ironi (dokundurma) iç içedir.

·       “Tutunamayanlar” romanı ele aldığı konu, konuyu işleyiş tarzı ve iç monolog, bilinç akışı, alıntı gibi yeni anlatım tekniklerini kullanması bakımından dikkate değerdir. Birbirlerine zıt dünya görüşlerine sahip iki zümrenin, “tutunanlar”la “tutunamayanlar”ın romanıdır.

·       Tutunamayanlar romanı ile postmodern romanın yolunu açmıştır.

·       Romanları: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı

 

1950 – 1980 Yıllarında Türk Romanı 

Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında 1950’den sonra romancılık alanında ülke sorunlarını farklı bakış açılarıyla irdeleyen birçok roman örneği ortaya çıkmıştır. Bu dönemde köy yaşamına yönelen romanlar, kaybolan değerlere duyduğu özlemleri anlatan romanlar, milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romanlar, toplumcu-gerçekçi bir anlayışla köylülerin ve yoksulların yaşamını ele alan romanlar ve modernizmin etkisiyle oluşan romanlar kaleme alınmıştır. 

1950 – 1980 Romanında Ortaya Çıkan Farklı Düşünceler ve Temsilcileri 

1. Köy yaşamına yönelen romancılar: Mahmut Makal, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Fakir Baykurt

2. Kaybolan değerlere özlemi ele alan romancılar: Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar

3. Milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romancılar: Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hüseyin Nihal Atsız, Sâmiha Ayverdi, Yahya Akengin, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Mustafa Miyasoğlu

4. Toplumcu – gerçekçi romancılar: Kemal Tahir, Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal, Orhan Kemal

5. Modernist anlayışla eser yazan romancılar: Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Pınar Kür, Oğuz Atay, Nazlı Eray 

 

Yaşar Kemal (1923 – 2015) 

·       Cumhuriyet döneminde sosyal gerçekçi yazarların ” öncülerinden olan Yaşar Kemal, özellikle üç “Kemal (Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal) arasında tabiata, köye, dağa en yakın olan isim olmuştur. Diğer yazarların anlattığı köylü genellikle şehre göç eden gurbetçi, işçi köylüdür. Yaşar Kemal, uzun yıllar boyunca aralarında yoksullukla yaşadığı köy insanını onların içinden biri olarak anlatmıştır.

·       Asıl adı Kemal Sadık Göğçeli olan yazar, sanat hayatına şiirle başlamış yazdığı hikâye, röportaj ve özellikle romanlarıyla unutulmaz isimler arasına girmiştir.

·       Eserlerinde özellikle Çukurova insanlarının yaşamı, Toros köylüleri, köy insanların çektiği sıkıntılar, yoksullar, ırgatlar, ırgatlarla ağaların ilişkileri, eşkıyalar, kan davası gibi konuları ele almıştır.

·       Yaşar Kemal’in eserlerinde kişiler genellikle eşkıyalar, ağalar, ırgatlar üçgeninde şekillenir ve köyde yaşayan her kesimden insan şahıs olarak karşımıza çıkabilir.

·       Ağıtlara, türkülere, tekerlemelere, atasözlerine, halk söyleyişlerine çokça yer verdiği zengin sözcüklü, kısa cümleli, canlı ve temiz bir dili olan yazarın şiirsel bir üslubu vardır.

·       Anadolu insanının bütün zenginliklerinden, efsanelerinden, destanlarından, halk öykülerinden, masallarından çokça yararlanan Yaşar Kemal, romanlarını genellikle üçlü dizeler halinde “nehir roman” olarak yazmıştır.

·       1955 yılında röportaj armağanını alacak kadar röportaj tekniğini iyi bilen ve röportaj türünde eserler veren yazar, roman ve hikâyelerini de röportaj havasıyla yazmıştır.

·       Geleneksel ile çağdaş olanı, hayal ile toplumsal gerçekliği bir arada vermeye çalıştığı eserlerinde başarılı doğa betimlemeleri yapmış ve yazdığı eserlerle özgünlüğü yakalamıştır.

·       Özellikle romanları birçok dile çevrilen, oyun haline getirilen ve sinemaya aktarılan yazar roman dışında hikâye, röportaj, deneme, fıkra, derleme gibi çok çeşitli türlerde eserler vermiştir. Tek hikâye kitabı Sarı Sıcak’tır.

·       39 dilde yayınlanmış olan yapıtlarıyla, dünya edebiyatında da önemli yere sahiptir.

·       Romanlarında Anadolu’yu özellikle de Çukurova’yı Anadolu insanının yaşamını destansı bir dille anlatmıştır.

·       Yapıtlarında Torosları, Çukurova insanının acı yaşamını, sömürülüşünü, ezilişini, ağalık ile toprak sorununu, kan davasını dile getirmiştir.

·       Yapıtlarında destanlardan, efsanelerden, masallardan, ağıtlardan, halk hikâyelerinden yararlanmıştır.

·       Doğa betimlemelerinde oldukça başarılıdır. Canlı tasvirler romanlarının önemli özelliğidir.

·       Zengin bir söz dağarcığı vardır. Kısa cümleler kullanmıştır. Yerel sözcükler, deyimler, atasözlerine sıkça yer vermiştir. Kendine özgü canlı etkileyici ve şiirsel bir anlatımı vardır.

·       Köy romanlarına özgün bir bakış açısı getirmiştir.

·       Röportaj tekniğini bazı romanlarına uygulamıştır.

·       “İnce Memed” adlı romanıyla uluslararası bir üne kavuşmuştur, bu eser birçok dile çevrilmiştir. Romanda haksızlığa karşı dağa çıkan bir gencin öyküsünü anlatmıştır. Eser dört ciltten oluşmaktadır.

·       “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” isimli yazı dizisiyle Gazeteciler Cemiyeti röportaj ödülü kazanmıştır.

·       Romanları: İnce Memed, Yılanı Öldürseler, Çakırcalı Efe, Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti, Yağmurcuk Kuşu, Algözüm Seyreyle Salih


BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR






Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)