11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3. Ünite Şiir

admin
0

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3. Ünite Şiir

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

ŞİİR NEDİR, ÖZELLİKLERİ NELERDİR? 

Şekil bakımından oluşturduğu uyumla ortaya çıkan, hece eşitliği veya açık-kapalılık ilkesine dayanan, ritimli sözlerle ve söz sanatlarıyla birleştirilen bir bütün olarak sunulan anlatıma şiir denir. 

Şiirin Özellikleri:

·       Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütündür.

·       Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkmıştır.

·       Vezin, kafiye, redif, ses tekrarı, nazım birimi, nazım biçimi, edebî sanat, imge gibi unsurlar kullanılır.

·       Coşku ve heyecanı dile getiren metinler içerisinde yer alır.

·       Soyut bir gerçekliğe dayanır ve şairin hayal dünyasını yansıtır. 

 

TANZİMAT I. DÖNEM ŞİİRİ (1860-1876)

·       Bu dönem sanatçılarına göre edebiyat, halkı eğitmede bir araçtır.

·       “Sanat toplum içindir.” anlayışı benimsenmiştir.

·       Edebiyatta hak, adalet, millet, halk, vatan, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ilk kez kullanılmıştır.

·       Dilde sadeleşme fikri savunulmuş fakat bunda tam başarılı olunamamıştır.

·       Divan şiiri nazım şekilleri kullanılmış (gazel, kaside, murabba, terkib-i bend) ama şiirin içeriği (özü) değişmiştir.

·       Genelde aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü de denenmiştir.

·       Bu dönemin önemli sanatçılarından Şinasi, klasisizm, Namık Kemal ise romantizm akımından etkilenmiştir. 

·       Bu dönemin önemli şairleri şunlardır: İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa... 

 

NAMIK KEMAL (1840-1888)

·       Tanzimat Edebiyatının en coşkulu şairi olan Namık Kemal, Türk edebiyatında vatan şairi olarak bilinir.

·       Hürriyet kavramını şiirde ilk kez kullanan şairdir.

·       Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Gazel, kaside, murabba gibi eski nazım biçimleriyle yeni kavram ve konuları işlemiştir. “Kanun, vatan, hürriyet, adalet, hak, hukuk” gibi konuları işlemiştir.

·       Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Tiyatrolarında geçen bazı şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.

·       Şiiri, düşüncelerini aktarmak için bir araç olarak kullanmıştır. Şiirde sosyal konulara ağırlık vermiştir.

·       Şinasi’yle tanışıncaya kadar tümüyle divan şiiri çizgisinde yazmıştır. Şinasi’yle tanıştıktan sonra divan şiirinden uzaklaşarak Batı şiiri çizgisine yaklaşmıştır.

·       Divan şiirini, abartılı bir biçimde eleştirmiştir, kocakarı masallarına benzetmiştir.

·       Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.

·       Romanları teknik açıdan kusurludur. Araya girip bilgi vermiştir.

·       Düz yazılarında (nesirlerinde) sanatkârane (edebi) bir üslup kullanmıştır.

·       “Sanat toplum içindir” anlayışını benimsemiştir.

·       Yazıda konuşma dilinin kullanılmasından yana olmuş ve özellikle tiyatrolarını sade bir dille yazmıştır.

·       Tiyatroyu halk eğitiminde bir araç olarak görmüştür.

·       Tiyatro yapıtlarının konularını günlük hayattan veya tarihten almıştır.

·       Ona göre “Tiyatro bir eğlencedir ve eğlencelerin en faydalısıdır.”

·       Tiyatrolarının tümü dramdır.

·       Vatan yahut Silistre isimli oyunu sahnelendikten sonra Mağusa’ya sürülmüştür.

·       Türk edebiyatındaki yerini, düz yazı alanında; özellikle roman, tiyatro, makale, biyografi, eleştiri, tarih türünde yazdığı yapıtlar belirlemiştir.

·       Gazetecilik yönü de vardır, Ziya Paşa ile birlikte Hürriyet gazetesini çıkarmıştır.

·       Sosyal ve siyasi konularda hicivler de yazmıştır.

·       Encümen-i Şuara topluluğunda yer almıştır. Osmanlıcılık düşüncesini benimsemiştir.

·       “Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir” makalesinde dil ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur.

·       Renan Müdafaanamesini Fransız tarihçi Ernest Renan’ın “İslamiyet, ilerlemeye engeldir.” düşüncesini çürütmek için yazmıştır.

 

·       Şiirleri: Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vatan Mersiyesi, Vaveyla (Çığlık)

 

Şiirinde üç farklı dönem vardır: 

  1. İlk dönem şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Gazelleri)
  2. Daha sonraki şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Hürriyet Kasidesi)
  3. Son dönem şiirleri biçim ve konu (öz) bakımından da yenidir. (Vaveyla)

 

TANZİMAT II. DÖNEM ŞİİRİ (1876-1896) 

·       “Sanat sanat içindir.” anlayışı benimsenmiştir.

·       Eserlerde dil ağırlaşmış, sanatlı söyleyişe önem verilmiştir.

·       Şiirde felsefi düşünceler, ölüm, tabiat, karamsarlık, aşk, özlem gibi konular işlenmiştir.

·       “Güzel olan her şey”in şiire konu olabileceği kabul edilmiş, şiirin konusu genişletilmiştir.

·       Bireysel duygulanmalar ağırlık kazanmıştır.

·       Divan şiiri nazım biçimleri terk edilmeye başlanmış, eski biçimlerin yanı sıra karma nazım biçimleri kullanılmış ve Batılı nazım biçimleri denenmiştir.

·       Servetifünun Dönemi’nin oluşmasına zemin hazırlayan bu dönem sanatçıları şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmışlardır.

·       Bu dönemin şiiri Servetifünun’a örnek olmuştur.

·       Muallim Naci, bu dönemde yaşadığı hâlde divan edebiyatını savunmuştur.

·       Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem romantik anlayışla şiir yazmışlardır.

·       Bu dönemin önemli şairleri şunlardır:

·       Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Muallim Naci...

 

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (1852-1937)

·       Türk edebiyatında “Şair-i Azam” (büyük şair) olarak tanınır. (Süleyman Nazif bu adı vermiştir.)

·       Şiir ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir. Tanzimat şiirinde Batılılaşma hareketinin ve yeniliklerin asıl öncüsüdür.

·       Divan edebiyatını bitiren kişidir. Şiirin kurallarını değiştirmiştir. Hem Doğu’ya hem de Fransız şiirine ait biçimleri ustaca kullanmıştır. Hiçbir kurala bağlı olmayan şiirleri de vardır.

·       Hamit, tam bir tezatlar şairidir. Şiirlerinde ince, karmaşık duygu ve düşüncelerin yanında, basit duygu ve düşüncelere de yer vermiştir. Düzensizlik ve karışıklık onun şiirlerinin ve kişiliğinin belirgin özelliğidir. Söyleyişinde tezat vardır.

·       “Tabiat” ve “aşk” şiirlerindeki ana temadır. Umut, hiçlik, yokluk, yurt sevgisi, ölüm, insanlık ve metafizik şiirlerindeki diğer konulardır.

·       Türk edebiyatında “şiire metafizik ürpertiyi getiren şair” olarak da bilinir.

·       Şiirlerinde ölçü, dil ve uyağa önem vermemiştir.

·       Şiirlerinde zengin bir lirizm vardır. Felsefi şiirler de yazmıştır.

·       Sanat sanat içindir anlayışını benimsemiştir.

·       İlk şiir kitabı olan Sahra’da pastoral nitelikli şiirleri yer alır. Bu eseri Batılı anlamda, Türk edebiyatında ilk pastoral şiir örneklerini içerir. Gözleme dayanmayan kır ve köy hayatının övgüsü vardır.

·       Doğa sevgisinde ve doğaya açılmasında J.J. Rousseau’nun etkisi vardır. Mutluluğun kaynağını doğada bulur.

·       İlk eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı ağıt niteliğindeki Makber adlı uzun şiiri, Türk şiirinde metafizik düşünmenin başlangıcı sayılır.

·       Heceyle yazdığı birkaç şiiri dışında aruz ölçüsünü kullanmıştır.

·       Belde adlı şiir kitabında şehir hayatını, Paris’teki sanat ve eğlence yaşamını anlatmıştır.

·       Hamit’in belirli bir dil anlayışı yoktur. Bazı şiirlerinde yalın ve sade bir dil bazılarında ise Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları yoğun bir biçimde kullanmıştır.

·       Şiirde yaptığı yeniliklerle Servet-i Fünun şairleri üzerinde etkili olmuştur.

·       Türk edebiyatında ilk uyaksız şiiri yazmıştır. (Validem)

·       Tiyatro türünde yirmi bir eseri vardır. Bunların bir bölümü mensur, bir bölümü de manzum-mensur karışıktır. Şiir şeklindeki manzum tiyatrolarının bazılarını aruz, bazılarını hece ölçüsüyle yazmıştır.

·       Tiyatro eserlerini sahnelemek için değil, okunmak için yazmıştır; bu nedenle bu eserleri sahne tekniğine ve diline uygun değildir.

·       Tiyatro eserlerinde romantizm akımının etkisi görülür. Tiyatrolarının tümü dramdır. Shakespeare ve Victor Hugo’dan etkilenmiştir. Yer yer Corneille’in de etkisi vardır. Tiyatro eserlerinde ağır ve süslü bir dil kullanmıştır.

·       Sabr u Sebat ve İçli Kız adlı tiyatro eserlerinde konuyu günlük hayattan, diğerlerinde ise konularını tarihten ya da yabancı toplumların yaşamından almıştır. Ona göre, yerli hayatı konu alan bir eser, bilineni tekrarlamaktan başka bir şey yapamaz.

·       Tiyatro eserlerinde konu genellikle uzak ülkelerde geçer.

·       Tiyatrolarında karakter tahlillerinde başarılıdır. Bireyin çeşitli tutkularını ele almıştır.

 

·       Şiirleri: Makber, Sahra, Validem, Ölü, Hacle, Bunlar Odur, Garam, Divaneliklerim yahut Belde, Yadigâr-ı Harp, Bâlâdan Bir Ses, İlham-ı Vatan, Kahpe yahut Bir Sefilenin Hasbihali

 

RECÂİZÂDE MAHMUT EKREM (1847-1914)

·       Tanzimat ikinci dönemini başlatan sanatçıdır. Döneminde üstat olarak tanınır.

·       Edebiyat kuramcısı olarak yeniliklere öncülük etmiştir. Yol göstericiliğiyle öne çıkan sanatçı, Servetifünûn Döneminin oluşmasını sağlamıştır.

·       Eski edebiyatı savunanlara karşı yeni edebiyatı savunmuştur. Divan edebiyatını savunan Muallim Naci ile kafiye ve edebiyat konusunda tartışmalara girmiştir. Muallim Naci’nin göz için uyak anlayışına karşı kulak için uyak anlayışını benimsemiştir.

·       Şiirle ilgili görüşlerini ve eleştirilerini Zemzeme adlı şiir kitabının ön sözünde açıklamıştır.

·       Şiirle ilgili görüşleri: “Şiirin tek gayesi güzelliktir. Şiirin gayesi olan güzellik tabiat ve insandadır.” Ona göre “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.” Güzellik gerçeğe uygun olmalıdır. Bu, gerçek sanatın gerçeğidir. “İnsanı düşündüren, insana hüzün veren şiir güzel şiirdir.” Yazar “fikri, hissi ve hayali” olmak üzere üç güzellik olduğunu söyler. Zerreden küreye kadar her şey şiirin konusu olabilir, diyerek şiirin konusunu genişletmiştir.

·       Şiirlerinde romantizm akımının etkisi görülür.

·       “Aşk” ve “doğa” şiirlerindeki başlıca temalardır. Yaşamındaki üzücü olaylardan dolayı acı ve keder konusunu da sıkça işlemiştir. Genç yaşta ölen çocuklarının etkisiyle ölüm konusuna da sıkça yer vermiştir. Ölümü hatırlatan doğa manzaraları, romantik ögeler, hüzünlü duygular şiirlerinde sıkça işlenen temalardır.

·       Hece ölçüsüyle de şiirler yazan sanatçı, çoğunlukla aruz ölçüsünü kullanmıştır.

·       Şiirlerinde divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Yeni nazım biçimlerini denememiştir.

·       Bütün yapıtlarında sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.

·       Roman ve öykülerinde realizm akımının etkisinde kalmıştır.

 

·       Şiirleri: Nağme-i Seher, Yadigâr-ı Şebâb, Zemzeme I-II-III, Tefekkür, Pejmürde, Nijad Ekrem, Nefrin.

 

 

SERVETİFÜNUN ŞİİRİ GENEL ÖZELLİKLERİ

·       Türk edebiyatını kesin olarak modernleştiren Servetifünun büyük bir hızla sonuç aldığı ilk edebi tür şiirdir.

·       Topluluğun genelinin şair olması ve Tevfik Fikret’in güçlü bir şair olması şiir konusunda hızlı bir netice almayı sağlamıştır.

·       Konular bireyseldir.

·       Oldukça ağır, süslü, sanatlı ve sanatkârâne bir dil ve üslup kullanılmıştır.

·       Şiirlerini parnasizm ve sembolizm akımlarının etkisiyle yazmışlardır.

·       Aruz ölçüsü kullanılmıştır.

·       "Kafiye göz için değil kulak içindir." görüşünü benimsemişlerdir. 

·       Fransız şiiri örnek alınmıştır.

·       'Sanat için sanat'' anlayışını benimsemişlerdir.

·       Batı edebiyatından sone, terzarima, triyole, balad gibi nazım biçimlerini almışlardır.

·       Beyitlerle bentler bir arada kullanılmıştır.

·       Parça güzelliği yerine bütün güzelliği ön plana çıkmıştır.

 

TEVFİK FİKRET (1867-1915)

·       Servetifünûn Edebiyatının kurucusu, şiir alanındaki en büyük temsilcisidir.

·       Şiirde beyit bütünlüğünü kırmış, anlamın bir beyitte tamamlanması geleneğini ortadan kaldırmıştır. Nazmı nesre yaklaştırmıştır.

·       Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanan Tevfik Fikret, aruz ölçüsünü Türkçeye başarılı bir şekilde uygulamıştır. Şiirlerinde aruzla Türkçeyi bağdaştıran iki şairden biridir. (Diğeri Mehmet Akif)

·       Hece ölçüsünü, sadece çocuklar için yazdığı şiirlerde kullanmıştır.

·       Divan şiirinin müstezat nazım biçimini değiştirerek “serbest müstezat” biçimini geliştirmiştir.

·       Fransız şiirlerinden alınan “sone”yi kullanan ilk şairlerdendir.

·       Şiirlerinde “biçim”e önem veren Fikret, “parnasizm” akımından etkilenmiştir.

·       “Manzum hikâye” türünde şiirleri vardır: Balıkçılar, Nesrin, Ramazan Sadakası, Hasta Çocuk.

·       Şiirlerinde karamsarlık hâkimdir.

·       Şiirlerinde yabancı sözcük ve tamlamalara çok yer vermiştir. Dil, konuşma bölümlerinde sade; tasvirlerde oldukça ağırdır.

·       Divan edebiyatıyla bütün bağlarını koparmış; Batı edebiyatını, özellikle de Fransız edebiyatını örnek almıştır.

·       İnsanları birbirine düşürdükleri için bütün dinlere düşmandır. Tarihe ve kutsal değerlere de karşıdır. Dinlerin tutumlarını beğenmemekle birlikte Allah’ı kabul eder.

·       Recaizâde Mahmut Ekrem’in “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.” anlayışıyla başlayan şiirin konusunu genişletme girişimine genişlik getirmiştir.

·       Recaizâde ile başlayan kartpostal altına şiir yazma modasını sürdürmüş, hem başkalarının hem de kendisinin yaptığı resimlerin altına şiirler yazmıştır. (Aveng-i Şühur)

·       Portre-şiir yazma tarzını geliştirmiştir. “Aveng-i Tasvir” adlı şiirinde on iki sanatçımızın tasvir ve tahlilini yapmıştır.

·       “Sis” şiirini toplumu sıkan hürriyetsizliğe karşı yazmıştır, İstanbul’u olumsuz yönleriyle anlatır. 1902’de yazdığı bu şiirde, İstanbul’u “fahişe bir kadın”a benzeterek istibdat yönetimine ve buna boyun eğen zihniyete nefretini anlatır. Bu şiir büyük yankı uyandırmıştır.

·       “Tarih-i Kadim” şiirinde din kurumunu ve tarihi eleştirir. Bundan dolayı Mehmet Akif’le tartışır.

·       “Doksan Beşe Doğru” adlı şiirinde İttihat ve Terakki’nin, Meclis-i Mebusan’ı kapatmasına gösterdiği tepkiyi dile getirir.

·       Ferda’da gençlere seslenmiştir.

·       “Balıkçılar” adlı şiiri yoksulluğu anlatan manzum hikâye türünde bir şiirdir.

·       Han-ı Yağma, Promete, Millet Şarkısı diğer önemli şiirleridir. Gençlere yönelik öğretici şiirleri de vardır.

·       “Kulak için uyak” anlayışını benimsemiştir.

·       Tevfik Fikret’in nesirleri de “Dil ve Edebiyat Yazıları” adıyla kitaplaştırılmıştır.

 

        Eserleri:

  • Rübab-ı Şikeste (Kırık saz): İlk şiir kitabıdır (1899). Aşk, kahramanlık, aile sevgisi, doğa gibi konuları işlemiştir. Servetifünun tarzındaki şiirleri yer alır.
  • Rübab’ın Cevabı: Servetifünun tarzındaki şiirleri yer alır.
  • Şermin: Hece vezniyle çocuklar için yazdığı şiirleri yer alır. (1915)

 

 

FECRİATİ ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ

·       Sanat, şahsi ve muhteremdir.” ilkesinden hareketle yeni bir edebi anlayış ortaya koymak istemişlerdir.

·       Servetifünun şiirine tepki olarak ortaya çıkmışlardır.

·       Türk edebiyatındaki ilk beyanname (bildiri) yayımlayan topluluktur.

·       Servetifünun edebiyatına tepki olarak ortaya çıkmalarına rağmen bu edebiyatın devamı niteliği taşımışlardır.

·       Bireysel konulara yönelmiş, sembolizm akımından etkilenmişlerdir.

·       Edebiyatta yaptıkları tek yenilik serbest müstezatı daha da serbest hale getirmektir.

·       Üç yıllık bir zaman içinde dağılıp gitmişlerdir.

·       Bu dönemin sanat anlayışını devam ettiren tek şair Ahmet Haşim’dir. 

 

AHMET HAŞİM (1884-1933)

·       Fecri Ati’nin temsilcilerinden olan şair, topluluk dağıldıktan sonra hiçbir edebi topluluğa katılmamış; sanat anlayışını değiştirmeden sanat yaşamına bağımsız olarak devam etmiştir.

·       İlk şiiri Hayal-i Aşkım’ı 1905’te yayımlamıştır.

·       Sembolizmden etkilenmiştir. Şiirlerindeki doğa manzaraları, sembolistlerin genellikle tercih ettiği “akşam, şafak, gurup, gece, mehtap, güller, yıldızlar, ormanlar” gibi hayal kurmaya uygun yerler ve durumlardır. Empresyonizmden de etkilenmiştir.

·       Türk edebiyatında “akşam şairi” olarak da tanınır.

·       “Sanat için sanat” anlayışını benimsemiş, toplumsal konularla ilgilenmemiştir.

·       Şiirlerinde daha çok serbest müstezat nazım biçimini kullanmıştır.

·       Çocukluk anıları, aşk ve tabiat şiirlerinin başlıca temalarıdır.

·       Bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır. “Köylü vezni” olarak nitelendirdiği heceyi musiki açısından çok yetersiz bulduğu için kullanmamıştır.

·       Şiirlerinde anlaşılmak için bir kaygısı yoktur. Dili ağırdır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü bir dil kullanmıştır. Son dönem şiirlerinde dil sadedir.

·       Şiirleri imge ve iç ahenk bakımından çok zengindir.

·       Şiirleri dış dünyaya ait gözlemlerinin kendi iç dünyasına bıraktığı izlenimlerini yansıtır. Dış dünya, Haşim’in hayal dünyasının en güzel renklerine bürünerek şiirlerine yansır.

·       Düz yazı türlerinde de çok başarılıdır. Fıkra, sohbet, gezi türündeki yapıtlarında kendine özgü bir üslubu vardır. Bu yazılarda parlak zekâsını ortaya koyan orijinal buluş ve görüşleri yer alır.

·       Düz yazılarında dil, şiirlerine göre sadedir. Bazen nükteli ve alaycı bir üslup kullanmıştır.

·       Şiirle ilgili görüşlerini “Piyale” adlı şiir kitabının ön sözünde (Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar) açıklamıştır.

·       Şiirle ilgili görüşleri: Şiirin asıl özelliği duyulmaktır. Şiirin dili “musiki” ile “söz” arasında sözden ziyade musikiye yakındır. Şiirdeki bu dil “bir açıklama vasıtası olmaktan çok bir telkin aracıdır. Şiirde musiki anlamdan önce gelir. Bu sözcükler şiire anlam değerinden çok musiki değerlerine göre girer. Şiirin anlam bakımından açık olması önemli değildir. Şiirin doğduğu yer şuuraltıdır (bilinçaltıdır). Şiir düz yazıya çevrilemeyen bir nazımdır. Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır. Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmek gibidir. En güzel şiirler anlamlarını okuyucunun ruhundan alan şiirlerdir. Şiirde önemli olan anlam değil, söyleyiş özellikleridir.

 

·       Şiirleri: Göl Saatleri, Piyale, Merdiven, O Belde

 

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ

·       Şiirde sade bir dil kullanılmış, İstanbul Türkçesi esas alınmıştır.

·       Aruz bırakılarak yerine hece ölçüsü kullanılmıştır.

·       Halk şiiri kaynak olarak alınmıştır.

·       Türkçülük akımının etkisiyle milli meselelere ve Anadolu’ya yönelmişlerdir.

·       Halkın konuştuğu sözcükler Türkçe olarak kabul edilmiş ve Arapça-Farsça egemenliğine son verilmiştir.

·       Servetifünun şiirine tepki göstermiş, özünü Türkçülük fikrinden almıştır.

·       Şirini şekil özelliklerinden çok içeriği önemsenmiş, halkta milli bir bilinç uyandırılmak istenmiştir.

·       “Yeni Lisan” makalesinde belirtilen dil anlayışına uygun eserler verilmiştir.

·       Mehmet Emin Yurdakul ile birlikte edebiyatımıza giren milliyetçilik anlayışı giderek ağırlığını artırmıştır.

·       Beş Hececiler, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi sanatçıların bu şiirin yaygınlaşmasını sağlamışlardır. 

 

MEHMET EMİN YURDAKUL(1869-1944)

·       Türkçülük düşüncesini benimsemiştir. Ona halkçı bir nitelik kazandırmıştır.

·       “Cenge Giderken” adlı şiiriyle tanınmış ve “Milli Şair” unvanını almıştır.

·       Edebiyatı düşüncelerini aktarmada bir araç olarak görmüştür.

·       Bütün şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır.

·       “Toplum için sanat” anlayışını benimsemiş ve kişisel duygularına şiirlerinde yer vermemiştir.

·       Şiirlerinde kolay anlaşılabilen bir dil kullanmıştır.

·       Hece ölçüsünün uzun kalıplarını kullanmıştır. Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır.

·       Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizeden kurulu şiirler yazmıştır.

·       Batıdan alınan nazım biçimlerini de kullanmıştır.

·       Didaktik bir söyleyişi benimsemiştir. 

 

·       Şiirleri: Türkçe Şiirler, Tan Sesleri, Turana Doğru, Ey Türk Uyan, Türk Sazı, Ordunun Destanı, Zafer Yolunda, Dicle Önünde, Mustafa Kemal

 

 

SAF(ÖZ) ŞİİR

·       Bu görüşü savunanlarda estetik tavır ön plandadır.

·       "Sanat için sanat"anlayışı hakimdir. Öz şiir anlayışı savunan şairler, siyasi olaylardan uzak durmuş, sadece saf şiiri amaçlamışlardır.

·       Dili ustaca ve sanatlı kullanmak esastır. 

·       Şairler iç ahengi yakalayabilmek için söz sanatlarında, ses benzerliklerinden redif ve kafiyeden yararlanmışlardır. 

·       Dilde saflaşma, sadeleşme görülür. Şiir soylu bir sanat olarak kabul edilir. En değerli şey dizedir. Şairlerin kendine özgü imge düzenleri vardır. 

·       Sembolizmden etkilenmişlerdir.

·       İşlenen temalar sıradan okurun anlayamayacağı niteliktedir.

·       Güzel şiirin ancak çalışarak elde edileceği ve şiirin emek işi olduğu görüşü hakimdir. 

·       Saf şiirin temsilcileri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı’dır. Cumhuriyet Dönemi’nde ise Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas gibi şairler bu şiir geleneğiyle ürün vermişlerdir.

 

CUMHURİYET DÖNEMİ’NİN İLK YILLARINDA ŞİİR
Millî Edebiyat Dönemi’nde başlayan edebî eserlerde millî değerlerin işlenmesine Cumhuriyet’in ilk
yıllarında devam edilmiştir. Şiirde millî duyarlılığa önem verilmiş, ağırlıklı olarak halk şiirinden gelen ögeler kullanılmıştır. Bu dönemde Millî Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren bir şiir çizgisi görülür.

Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Kemalettin Kamu, Orhan Şaik Gökyay, Ömer BedrettinUşaklı gibi şairler; Memleket Edebiyatı akımı doğrultusunda eser vermiştir.

 

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL (1898 – 1974)

·       Faruk Nafiz, şiire genç yaşta başlamıştır.

·       Şairin yayımlanan ilk şiiri “Saat” adlı şiiridir. "Çocuk Dünyası" adlı dergide yayımlanmıştır.

·       1913-1917 yılları arasında Peyâm ve Servet-i Fünûn’da ilk şiirlerini neşreder.

·       Bu şiirler, içerik ve üslup açısından, Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî şiirinin özelliklerini taşımaktadır.

·       Aruzu kullanır.

·       Cenab Şahabeddin, Tevfik Fikret ve Ahmed Hâşim’in etkileri görülür.

·       (Sonradan aruzla yazdığı şiirlerde Yahya Kemal’i üstat kabul eder.)

·       İlk şiirlerinin konusu genelde ferdî aşk ve ıstıraplardır.

·       1918’de ilk şiir kitabı Şarkın Sultanları’nı yayımlar.

·       Yeni Mecmua, Fağfûr, Şâir gibi dergilerde de şiirleri yayımlanmaya başlar.

·       Bu şiirlerde aruza hâkimdir ve kendine has bir üslûbu vardır.

·       Faruk Nafiz’in şiirleri “Edebiyyât-ı Umûmiyye, Büyük Mecmua, Nedim, Ümid, Yarın, Süs, Yıldız” gibi dergilerde görülmeye başlar.

·       Edebî Mecmua’nın müdürlüğünü yapmıştır.

·       Faruk Nafiz, 1922’den sonra sanat hayatında yeni bir döneme girer.

·       Şark Vilâyetlerini Tedkik Heyeti’nde bulunan şâir, bu heyetle Sivas, Erzincan, Gümüşhâne, Trabzon, Erzurum illerimizi görmüş ve dönüşte Kastamonu’yu tanıma fırsatını bulmuştur.

·       Anadolu gerçeğini bizzat gören ve yaşayan şair, topluma yönelir.

·       Hece vezniyle ve “sade Türkçecilik” anlayışıyla yazmaya başlar.

·       Bu şiirlerinin bir kısmı, vezin, şekil, dil ve söyleyiş bakımından, Türk halk şiirini hatırlatır.

·       Hayat mecmuasında yayımlanan “Sanat” şiirinde yeni sanat anlayışını beyannâme haline getirmiştir. (1926)

·       Bu aynı zamanda beş hececilerin manifestosu sayılır.

·       İstanbullu aydın ile Anadolu halkı arasında olumlu bir ilişkinin kurulması gerektiğini ifade eder.

·       Batı hayranlığı ve taklitçiliğin karşısına Anadolu insanını ve kültürünü çıkarır.

·       Bu anlayış doğrultusunda ün kazanan şiiri “Han Duvarları”dır.

·       Anadolu, gerçekçi ve sade bir bakışla anlatılmıştır.

·       Şâir, Anadolu’nun ızdırâbına yerinde ve kuvvetli çizgilerle temâs etmiştir.

·       Faruk Nafiz,  yazdığı bu tip şiirlerle “memleket edebiyatı” cereyanını başlatanlardan olmuştur.

·       Aynı yıllarda kendisi gibi hece vezniyle yazan “Beş Hececiler” arasındaki yerini almıştır.

·       Şiir dilinde yeni bir söyleyiş çığırı açan şair, kendine özgü şiir üslubu ile dikkati çekmiş; sade, canlı, akıcı, ahenkli bir dille şiirler yazmıştır.

·       Şiirlerinin konu gelişimi; ferdi aşk konuları - memleketçi konular - yeniden ferdi konular şeklindedir.

·       Şiirlerindeki başlıca temalar, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık ve ihtirastır.

·       Zaman zaman romantik; zaman zaman realist şiirler yazmıştır.

·       Faruk Nafiz’in mizah yazarlığı yönü de vardır.

·       ”Akbaba, Karikatür, Mizah” dergilerinde 800’den fazla mizahî şiiri yayımlanmıştır.

·       “Çamlıbel, Çamdeviren, Çamlıviran, Deli Ozan, Akıllı Ozan” gibi takma adlarla yazdığı bu şiirlerde memleket meselelerini, siyasî çekişmeleri ve dil konularını işlemiştir.

·       Tiyatro eserleri ve manzum mektep temsilleri de yazan Faruk Nafiz’in bu alandaki en tanınmış eserleri; köy meselelerini işleyen “Canavar” ve devletin resmî tarih tezini destekleyen “Akın, Özyurt, Kahraman”dır.

·       Çeşitli dergi ve gazetelerde hâtıra, sohbet, makale ve denemeler yayımlanmıştır.

·       Şiirleri: Şarkın Sultanları, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle, Çoban Çeşmesi, Suda Halkalar, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Boğaziçi Şarkısı, Tatlı Sert (mizahi), Akıncı Türküleri, Akarsu, Heyecan ve Sükûn, Zindan Duvarları (Yassıada şiirleri), Han Duvarları, Zafer Türküsü


BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR






Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)