11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 2. Ünite Hikaye

admin
0
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 2. Ünite Hikaye

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

HİKÂYE NEDİR?
Hikâye, yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları veya durumları ilgi çekici bir biçimde anlatan kısa yazılardır. Hikâye, insan yaşamının bir bölümünü yer ve zaman kavramına bağlayarak ele alan düz yazı türüdür. Bir hikâyede olay ya da durum söz konusu olmalı; kişilere bağlanmalı, olay ya da durumun ortaya konduğu yer ve zaman belirtilmeli; bunlar sürükleyici ve etkileyici bir anlatımla ortaya konmalıdır.

Hikâyenin unsurları: 

1.     Olay Örgüsü

2.     Kişiler

3.     Mekân

4.     Zaman

Hikâyede Planı: 

1.     Serim

2.     Düğüm

3.     Çözüm

Hikaye Türleri

1.Durum ( Kesit ) Hikayesi:

·       Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz

·       Belli bir sonucu da yoktur. 

·       Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. 

·       Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.

·       Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov tarzı hikâye” de denir. 

·       Bizdeki en güçlü temsilcileri: Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır.

 

2.Olay öyküsü (Maupassant Tarzı):

·       Bu tarz öykülere “klasik vak’a öyküsü” de denir.

·       Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır.

·       Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır.

·       Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir.

·       Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir.

·       Türk edebiyatında bu tarz öykücülüğün en büyük temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.

 

1923 - 1940 YILLARI CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE HİKÂYE

·       Millî Edebiyat sanatçılarının da eser vermeye devam ettiği Cumhuriyet Dönemi'nin ilk yıllarında daha çok, gözlemci gerçekçiliğe dayalı hikâyeler yazılmıştır. Bu dönemde bazı sanatçılar hikâyelerinde toplumsal konuları, Cumhuriyet devrimlerini, yeni kurum ve değerleri ele alırken bazıları da bireyin iç dünyasını esas alan hikâyeler yazmıştır.

·       Hikâye bu dönemde bağımsız bir tür olarak görülmüş, olay hikâyesi tarzında hikâyelerin yanında Memduh Şevket Esendal’la başlayan ve Sait Faik Abasıyanık’la devam eden durum hikâyeleri yazılmaya başlanmıştır.

·       Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Reşat Nuri Güntekin gibi Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarının roman yazarları, hikâye türünde de eserler yazmışlardır. Ancak dönemin ilk yıllarında hikâye türüne daha çok ağırlık veren yazar, Reşat Nuri Güntekin’dir.

·       Reşat Nuri’yi izleyerek ilk hikâye kitaplarını 1923 - 1940 yıllarında yayımlayan yazarlar Kenan Hulusi Koray, Sadri Ertem, Sabahattin Ali ve Sait Faik Abasıyanık’tır. 

·       Bu dönemde sanatın toplum üzerinde bir işlevinin olması gerektiği düşüncesi egemen olmaya başlamıştır. Bu anlayışla da hikâyeler yazılmaya başlanmıştır.

·       Bu dönemde hikaye yazarları ve eserleri:  Reşat Nuri Güntekin’in Leyla ile Mecnun; Fahri Celalettin Göktulga’nın Telak-ı Selase; Ercüment Ekrem Talu’nun Teravihten Sahura; Nahid Sırrı Örik’in Eski Resimler; Sadri Ertem’in Bacayı İndir Bacayı Kaldır; Memduh Şevket Esendal’ın Otlakçı, Pazarlık; Sabahattin Ali’nin Ses, Kamyon; Sait Faik Abasıyanık’ın Son Kuşlar, Lüzumsuz Adam…

 

1940 - 1960 YILLARI CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE HİKÂYE

·       1940 - 1960 yılları Cumhuriyet Dönemi’nde ele alınan konuların çeşitliliği artmış, daha çok gözleme dayanan gerçekçi hikâyeler yazılmıştır. 

·       Anadolu’ya, halkın yaşamına ağırlık verilmeye başlanmıştır.

·       Bu dönemin hikâyelerinde “millî–dinî duyarlılık”, “toplumcu–gerçekçi anlayış” ve “bireyin iç dünyasını esas alan anlayış” gibi bazı eğilimler görülmektedir.

·       1940’lı yıllarda Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun durumu, İkinci Dünya Savaşı sonrası toplumsal sorunlar hikâyelerde işlenmiştir. 

·       Bu dönemde Aka Gündüz, Bahaeddin Özkişi gibi sanatçılar millî–dinî duyarlılığı yansıtan hikâyeler yazmışlardır. Millî–dinî duyarlılığı yansıtan eğilimdeki yazarlar hikâyelerde Millî Mücadele, Doğu–Batı çatışması, ahlaki bozukluklar gibi konuları ele almışlardır.

·       1950’li ve 1960’lı yıllarda daha çok yazar ve eser ortaya çıkmıştır. Memur, işçi, köylü, kasabalı ve şehirlerin kenar mahallelerindeki insanların sorunları toplumcu–gerçekçi yönelimle hikâyelerde işlenmiştir. Sadri Ertem, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Fakir Baykurt, Samim Kocagöz, Talip Apaydın gibi yazarlar bu yönelime bağlı eserler vermişlerdir.

·       Sonraki zaman dilimlerinde insanın yaşam kavgası, kadının toplumdaki yeri ve çocuklar önem kazanmaya başlamış; Peyami Safa, Memduh Şevket Esendal, Tarık Buğra, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Sabahattin Kudret Aksal gibi yazarlar bireyin iç dünyasını esas alan anlayışla insan gerçekliğini psikolojik yönüyle yansıtan hikâyeler yazmışlardır.

 

1940 – 1960 yılları arasındaki hikâyelerde üç farklı eğilim görülür: 

1. Milli – dini duyarlılık:

·       Millî Mücadele, Doğu–Batı çatışması, ahlaki bozukluklar ele alınan konulardan bazılarıdır.

·       Dini, ahlaki ve milli değerlere önem verilmiştir.

·       Realist bir anlayışla hikâyelerde olaylar ele alınmıştır.

·       Temsilcileri: Aka Gündüz, Bahaeddin Özkişi 

 

2. Toplumcu – gerçekçi anlayış:

·       Kenar mahallelerde yaşayan insanların sorunlarını ele aldılar.

·       İşçi, köylü, memur, kasabalı ve şehirli insanların çektikleri sıkıntıları, zorlukları ve yaşam mücadelelerini eserlerinde işlediler.

·       Ağa-köylü, zengin-fakir, patron-işçi gibi çatışmalar üzerine olayları kurguladılar.

·       Temsilcileri: Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Sabahattin Ali, Necati Cumalı, Rıfat Ilgaz, Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Samim Kocagöz, Abbas Sayar, Sadri Ertem, Dursun Akçam, Kemal Bilbaşar, Aziz Nesin, Attila İlhan

 

3. Bireyin iç dünyasını esas alan anlayış:

·       İnsan gerçekliğini psikolojik yönüyle ele aldılar.

·       İnsanın yaşam mücadelesi, kadının ve çocuğun toplumdaki yeri gibi konular işlenmiştir.

·       Bireyin iç çatışması ve psikolojik durumu ruhsal betimlemelerle verilmiştir.

·       Bilinç akışı, iç konuşma gibi teknikler kullanılmıştır.

·       Temsilcileri: Haldun Taner, Tarık Buğra, Sabahattin Kudret Aksal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Samiha Ayverdi, Oktay Akbal, Mustafa Kutlu

 

Hikâyede Anlatım Teknikleri

1. İç Konuşma:

·       Anlatıcı devreden çıkar.

·       Hikâye kahramanı kendi kendine içinden konuşur.

·       Okurla kahraman baş başa bırakılır.

·       Duygu ve düşünceler doğrudan okura aktarılır ve konuşma cümlelerine sıklıkla yer verilir.

·       Okuyucu kahramanın iç dünyasına girerek kahramanın düşünceleri ve hayal dünyası hakkında bilgi alır. 

2. İç Çözümleme:

·       Anlatıcı kahramanın aklından geçenleri sanki onun karşısında oturup da okuyormuş gibi anlatmasıdır.

·       Yazar, hikâye kahramanının duygu ve düşüncelerini direk kendisi aktarır.

·       Burada anlatıcı devreden çıkmaz. Anlatıcı her zaman hikâyenin içinde yer alır.               

3. Bilinç Akışı:

·       Bu anlatım tekniğinde kahramanın başından geçenler aracısız bir şekilde bağımsız cümlelerle doğal akışı içinde sunulur.

·       Anlatıcının devreye girmediği bir anlatım türüdür.

·       Olay kahramanlarının iç dünyaları aracısız olarak okura aktarılır.

·       Düşüncelerde mantıksal bir bağ yoktur.

·       Anlatım çağrışımlara ve imgelere dayalıdır. 

4. Çatışma: Zıtlıklara dayalı sorunlardan oluşan, karşıt unsurların veya karakterlerin bir arada verilmesiyle gerilimi sağlayan ve olay çevresinde gelişen metinlerde görülen bir yapı unsurudur.

Çatışma, roman, hikâye, tiyatro gibi türlerin merkezinde yer alır.

Olaylar bu zıtlıklar üzerine kurgulanır ve merak unsuru da bu temel çatışmalara dayanır.


BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR





Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)