10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3. Ünite Şiir

admin
0
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3. Ünite Şiir

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ

  • Bu dönem Destan Devri Türk Edebiyatı olarak da bilinir.
  • “Şamanizm, Maniheizm, Budizm” gibi dinlerin etkisiyle bir edebiyat oluşturmuşlardır.
  • Anlatımı sözlüdür. 
  • Din törenlerinde (şölen, sığır, yuğ) doğmuş, din dışı törenlerde gelişmiştir. 
  • Edebi ürünler manzumdur. (şiir şeklindedir) 
  • Edebi ürünler anonimdir, bunlara milli (ulusal)özellikler hakimdir. 
  • Yalın bir dil kullanılmıştır, dil yabancı etkilerden uzaktır, öztürkçedir. 
  • Şiirde “yarım uyak, hece ölçüsü, dörtlükler” kullanılmış. 
  • Şiir söyleyen kişilere “ozan, kam, baksı, şaman” denilir. 
  • Şiirler genellikle kopuz adı verilen çalgı aleti ile söylenirdi. 
  • Genellikle aşk, tabiat, kahramanlık ve ölüm konuları işlenmiştir.
  • Bu döneme yönelik bilgilerimizin çoğunu elimizdeki en önemli ve en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un “Divanü Lügat-it Türk” adlı eserinden öğrenmekteyiz
  • Bu dönemin edebi ürünleri koşuk, sagu, destan ve savdır.


1. KOŞUK:
Aşk, tabiat ve kahramanlık gibi konularda yazılmış olan şiirlere koşuk denir.

Özellikleri: 

  • Koşuklarda Türklerin yaşayış biçimi, duygu ve düşüncelerini bulmak mümkündür. 
  • 7’li hece ölçüsü ile yazılır. 
  • Dörtlükler halinde yazılır. 
  • Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb) 
  • Sığır denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir. Şölenlerde de okunur. 
  • Halk edebiyatındaki koşmaya, Divan şiirindeki gazele benzer. 
  • Günümüzdeki koşuk örnekleri Divanü Lügati’t-Türk’te yer almaktadır. 
  • Geleneksel bir çalgı aleti olan kopuz eşliğinde söylenir.


2. SAGU: 

Yuğ törenlerinde ölen kişinin ardından duyulan acıyı dile getirmek için söylenen şiirlere sagu denir.

Özellikleri:

  • Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir. 
  • “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir. 
  • Ölen kişinin iyiliklerini, yiğitliklerini, başarılarını, erdemlerini ve ölümlerinden duyulan üzüntüleri anlatır. 
  • Koşuk nazım şekliyle söylenir. 
  • Uyaklanışı aaab / cccb şeklindedir. 
  • 7’li hece ölçüsü ile yazılır. 
  • Dörtlükler halinde yazılır.
  • Halk edebiyatında “ağıt”a, Divan edebiyatında “mersiye”ye benzer.
  • Günümüzdeki sagu örnekleri Divanü Lügati’t-Türk’te yer almaktadır.
  • Geleneksel bir çalgı aleti olan kopuz eşliğinde söylenir. 
  •  Divan-ü Lügati’t-Türk’teki Alp Er Tunga Sagusu bu türün önemli bir örneğidir.

 

GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ:
Edebiyatımızda geçiş dönemi, Türkler İslamiyet'i kabul ettikten sonra yeni bir din ile birlikte yeni bir kültür ve uygarlık çevresine girip İslamiyet öncesi kültür ile İslami unsurların iç içe geçtiği döneme verilen addır. Geçiş dönemi 11. ve 12. yy arasıdır.

Özellikleri:

  •  İslamiyet öncesi dönemdeki kültür ile İslamiyet sonrası kültür iç içe yaşamıştır.
  •  İslami devir Türk edebiyatının ilk eserlerinde doğruluk, sabır, cömertlik gibi güzel davranışlar ana teme olarak işlenmiştir. 
  • Bu dönemdeki eserlerde İslam dininin kurallarını topluma öğretme, halkı bilgilendirme ve eğitme amaçlanmıştır
  • Arap ve Fars edebiyatından alınan yeni nazım biçimleri kullanılmıştır.
  • Bu dönemde yazılan eserlerde hece ölçüsüyle birlikte aruz ölçüsü de kullanılmıştır.
  • Eserlerin dili İslamiyet öncesi doğal dilden yavaş yavaş uzaklaşarak eserlerde Arapça ve Farsça kelimeler kullanılmaya başlanmıştır.
  • 11. yüzyılda yazılan eserlerde, Uygur harflerinin yanında Arap harfleri de kullanılmaya başlanmıştır.

 

1. Dîvânu Lugâti’t-Türk

  • Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1074 yılları arasında kaleme alınan Türk edebiyatının ilk sözlüğüdür.
  • Dönemin halifesi El-Muktedi Biemirillah’a sunulmuştur. (Ebulkasım Abdullah)
  • Türkçenin zenginliğini ortaya çıkararak Araplara Türkçeyi öğretmek için kaleme alınmıştır.
  • Bu eser Arapça olarak yazılmıştır.
  • Eserde yer alan 7500 civarındaki Türkçe sözcüğün Arapça karşılığı verilmiştir.
  • Eserde yer alan sözcüklerin anlamlarını açıklamak için birçok metinden yararlanılmıştır.
  • İslamiyet öncesine ait sav, sagu, koşuk, destan gibi nazım biçimlerinin ilk örnekleri bu eserde yer alır.
  • Türklerin örf ve gelenekleri ile birlikte Türk boyları ve coğrafyasına ait bilgilere de bu eserde ulaşılmaktadır.
  • Sözlü gelenekte oluşan tüm ürünlere ilk defa bu eserde yer verilmiştir.
  • Eser nesir (düzyazı) olarak kaleme alınmıştır. Ancak eserde yer alan örnek metinler dörtlükler halinde yazılmıştır.
  • Eserin tek nüshası bulunmaktadır. İstanbul’da yer alan Millet Kütüphanesi’nde 1266’da el yazısıyla kopyalanmış bir örneği bulunmaktadır.
  • Geçiş Dönemi Türk edebiyatının yazılan ikinci eseridir.
  • Eserin başlangıç kısmından itibaren İslamiyet’in etkisi açık açık görülmektedir.  

 

Kaşgarlı Mahmut (1008 – 1105)

·       Türk tarihinin ilk ve en önemli dil bilginidir.

·       11. yüzyılda Karahanlılar Döneminde yaşamıştır.

·       20 yıllık bir çalışmanın ardından 1072 yılında yazmaya başladığı 1074 yılında Abbasi halifesi El-Muktedi Biemirillah’a (Ebulkasım Abdullah) sunduğu Divan-ı Lugati’t Türk en önemli eseridir.

·       Kaşgarlı Mahmut, Türk illerini 20 yıl boyunca dolaşarak Türkçenin gramer yapısını, sözcüklerini, yer adlarını, Türk damgalarını, Türk topluluklarını ve sözlü eserlerini detaylı bir şekilde anlatmıştır.

·       Kaşgarlı Mahmut, dil bilimcisi, filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısıdır. Türklerin yaşadığı yerleri bir haritada göstermiştir. 

·       Eserleri: Dîvânu Lugâti’t-Türk (İlk Türk Sözlüğü), Kitabu Cevahirü’n Nahv fi Lugati’t Türk 

NOT: Dîvânu Lugâti’t-Türk, Arapça yazılmıştır. İlk Türkçe sözlük değildir; ilk Türk sözlüğüdür. İlk Türkçe sözlük Şemsettin Sami’nin yazdığı Kamus-i Türk adlı eserdir. 

 

2. Kutadgu Bilig

·       İslamiyet’in etkisiyle yazılan ilk eserdir.

·       11. yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından kaleme alınmıştır.

·       Karahanlılar hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulan bir eserdir.

·       Mutluluk veren bilgi, mutlu olma bilgisi anlamına gelir.

·       Eser 1069 ya da 1070 yılında tamamlandığı düşünülmektedir.

·       Kitaba bu ismin verilme nedeni; okuyanlara mutluluk vermesi ve yol göstermesini hedeflediği içindir.

·       Türk edebiyatında siyasetname türünün de ilk örneğidir.

·       Eser Fars etkisiyle yazılmış olup mesnevi nazım biçiminin kullanıldığı ilk eserdir.

·       6645 beyit ve 173 dörtlükten oluşmaktadır.

·       Eserde o dönemin Türkçesi son derece iyi kullanılmıştır.

·       Eserin yazılış amacı; dünyada ve ahirette insanın mutluluğa ulaşmasının yollarını göstermektir.

·       İçerik açısından düşünüldüğünde eser daha çok devlet adamlarında olması gereken erdemleri anlatmaya çalışmıştır.

·       Didaktik (öğretici) bir eserdir.

·       Beyit nazım biçiminin kullanıldığı ilk eserdir.

·       Olaylar sembolik dört kişi ve bunların temsil ettiği dört kavram üzerinden anlatılmaya çalışılmıştır.

·       Türk edebiyatında yazılan ilk alegorik eserdir.

·       Geçiş dönemi Türk edebiyatının ilk yazılı eseridir.

·       İslamiyet’in etkisi eserde açıkça hissedilmektedir.

·       Aruzun feülün/feülün/feülün/feül kalıbıyla yazılmıştır.

·       Aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eserdir.

 

Kutadgu Bilig’deki Sembolik Karakterler ve Karşıladıkları Kavramlar

Kün Togdı – Hükümdar – Adalet

Ay Toldı – Vezir – Saadet

Ögdülmiş – Vezirin Oğlu – Akıl

Odgurmuş – Vezirin Oğlunun Arkadaşı – Akıbet 

 

Yusuf Has Hacip (1017 – 1077)

·       İslamiyet’in kabulünden sonra yazılan ilk eser olan Kutadgu Bilig (mutluluk veren bilgi) adlı eserin yazarıdır.

·       Kırgızistan’ın Balasagun şehrinde doğan sanatçı 11. yüzyıl şairlerindendir.

·       İyi bir eğitim almış, Arapça ve Farsça öğrenmiştir.

·       Bu eseri Karahanlılar hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunmuştur.

·       Bu eser sayesinde “ulug has haciblik” (dışişleri bakanlığı) mertebesine yükseltilmiştir.

·       Dil, edebiyat ve kültür tarihimizin önemli eserlerinden olan Kutadgu Bilig adlı eserini yazdıktan sonra ömrünün geri kalanını devlet işlerinde geçirmiştir. 

 

3. Atabet’ül-Hakayık

·       Edip Ahmet Yükneki tarafından 12. yüzyılda yazılmıştır.

·       Eser “Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelir.

·       Sipehsalar Mehmet Bey’e sunulan bu eser bir nasihatnamedir.

·       Manzum bir ahlak ve öğüt kitabıdır.

·       Dini-ahlaki içerikli didaktik bir eserdir.

·       Eserde İslamiyet’in etkisiyle Arapça, Farsça sözcükler fazlaca kullanılmıştır.

·       Eserin giriş kısmı aa, ba, ca şeklinde kafiyelenmiş 40 beyitten oluşur ve bu bölümde eserin yazılış amacı belirtilir.

·       Eserin asıl bölümü 101 dörtlüğün kullanıldığı bölümdür.

·       Dörtlüklerin kafiye düzeni manide olduğu gibi “aaxa” şeklindedir.

·       Vezin ve kafiye bakımından çok sağlam değildir.

·       14 bölümden oluşur.

·       Atabet’ül Hakayık’ta bilgi, dil, dünyanın geçiciliği, cömertlik, tevazu, hasislik, kerem, kibir, zamanın bolluğu eserde ele alınan konulardır.

·       Eserin Uygur alfabesiyle yazılmış bir nüshası bulunmaktadır.

·       İstanbul’daki Ayasofya Kütüphanesi’nde yer alan bu eseri ilk defa 1918’de Necip Asım Yazıksız yayımlamıştır.

 

Edip Ahmet Yükneki (12. yüzyıl)

Hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. 11. Yüzyılın sonlarına doğru Yüknek’te doğduğu düşünülen sanatçı İslami dönem Türk edebiyatının ilk şairlerinden biridir. Atabetü’l Hakayık adlı eserinde Türkçeyi son derece iyi kullanan sanatçı, öğretici yönü ağır basan bu eseriyle tanınmıştır.

Bu eseri Sipehsalar Mehmet Beye sunan şair, döneminin önemli alimleri arasında yer alarak uzun yıllar toplumu etkilemiştir. 

 

4. Divân-ı Hikmet

·       12. yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından kaleme alınmıştır.

·       Halka İslamiyet’i öğretmek amacıyla yazılmıştır.

·       Didaktik özellikteki bu şiirlere hikmet, şiirlerin toplandığı bu kitaba da Divan-ı Hikmet adı verilmiştir.

·       Hikmetler dini-tasavvufi bir içeriğe sahiptir.

·       Eser 217 hikmet ve 1 münacattan oluşmaktadır.

·       Göçebe Türklerin anlayabileceği sade bir dil kullanılmıştır.

·       Eserde Allah’a ulaşma yolları, Peygamber Efendimizin hayatı ve mucizeleri, İslam inancının esasları anlatılmaktadır.

·       Bunun dışında tasavvuf adabı, kıyamet ve dünyada insanın içinde bulunduğu haller anlatılmıştır.

·       Bu eser didaktik özellik taşıdığı için sanat yönü zayıftır.

·       Nazım birimi dörtlük olup 7’li ve 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır.

·       Eserin geneli koşma nazım biçimiyle yazılmış olup az da olsa gazel ve mesnevi de kullanılmıştır.

·       Bu eser Anadolu’da tasavvufun temellerini oluşturur.

·       Geçiş dönemi Türk edebiyatı eseridir.

·       Allah’a iyi bir kul olmak için yazılan bu eser öğüt niteliği taşımaktadır.

 

Ahmet Yesevi (1093 – 1166)

·       Dini-tasavvufi Türk edebiyatının kurucusudur.

·       Türk coğrafyasını manevi açıdan derin bir şekilde etkilemiştir.

·       Arapça ve Farsçayı iyi öğrenmiş, İslami ilimleri hatmetmiştir.

·       Hece ölçüsüyle ve sade bir dille oluşturduğu Divan-ı Hikmet adlı eseriyle düşüncelerini yaymaya çalışmıştır.

·       “Hikmet” adını verdiği tasavvufi şiirler, ilahi nazım biçiminin temellerini oluşturur.

·       Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında büyük bir payı vardır.

·       63 yaşına geldiğinde Peygamber sevgisinden dolayı ömrünün geri kalanını yerin altında yaptığı çilehanede geçirmiştir.

 

DİNÎ TASAVVUFÎ HALK EDEBİYATI (TEKKE EDEBİYATI)
İslamiyet’in ve bununla birlikte Tasavvuf düşüncesinin halk arasında hızla yayılması ile kendini Allah yoluna adamış, gönül eri, hak aşığı, insan sevgisi ile dolu şairler yetişmiştir. Bu şairler en samimi ve sade bir dil ile halka İslam dinini ve tasavvuf anlayışını tanıtmak istemişlerdir. Dünyevi arzu ve emellerini bırakıp kendilerini sadece Allah yoluna adayan bu şairlerden halk arasında en çok tanınanı Yunus Emre’dir. Yaşadığı yüzyıllarda pek tanınmasa da ilerleyen zamanlarda ve günümüzde çok sevilmektedir. Yine Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal gibi Bektaşi şairleri de çok sevilmiş ve bu şairlerin şiirleri, duygu ve düşünceleri günümüze kadar ulaşmıştır.

1.İlahi

·       Allah'ı övmek ve O'na yalvarmak için yazılan, Allah sevgisiyle, insan sevgisini bütünleştiren içten şiirlerdir.

·       Özel bir beste ile söylenir.

·       Hece ölçüsünün 7'li, 8'li ve 11'li kalıbıyla söylenirler.

·       Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı 3 -7 arasında değişir.

·       Genelde şiirin içinde şairin mahlası geçer.

·       İlahiler tarikatlara göre farklı isimler alır: Mevleviler'de âyin, Bektaşilerde nefes, Aleviler‘de deme, Gülşeniler'de tapuğ, Halvetiler'de durak, öteki tarikatlar da cumhur gibi…

·       İlahi denince akla Yunus Emre gelir.

Yunus Emre (1240 – 1321)

·       Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmaya Osmanlı Devleti’nin kurulmaya başladığı dönemde yaşamış tasavvufçularımızdan biridir.

·       Anadolu’nun Moğol istilasına uğradığı yıllarda yaşayan mutasavvıf önemli bir Türkmen bilgesi, şair ve erendir.

·       Şiirlerinde Allah sevgisi, aşk ve güzel ahlakla ilgili fikirlerini anlatmıştır.

·       İlahi nazım biçiminin kurucusudur.

·       Anadolu coğrafyasında İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin kurulmasında etkili olmuştur.

·       Taptuk Emre’nin hizmetine giren şair, 40 yıl boyunca “Bu avluya eğri odun girmez.” diyerek şeyhine hizmet etmiştir.

·       Kendinden sonra gelen tüm tasavvufçuları derinden etkilemiştir.

·       Sade bir dille ve öz Türkçe ile oluşturduğu ilahilerini Divan’ında toplamıştır.

·       Risaletü’n Nushiyye adlı bir mesnevisi vardır. 

2.Nefes

·       İlahi nazım biçiminin Alevi-Bektaşilerde aldığı isme nefes denir. Nefes, ilahilerde olduğu gibi Allah aşkını dile getiren dini-tasavvufi şiirlerdir.

·       Dini-tasavvufi halk şiiri içinde yer alırlar.

·       Vahdetivücut anlayışı üzerine kurulmuştur.

·       Alevi-Bektaşi tarikatının ilkelerini ele alır.

·       Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye övgü konuları işlenir.

·       Nefeslerde manevi duygular, saz eşliğinde belli bir makamla söylenir.

·       Çoğunlukla hece ölçüsüyle yazılsalar da az da olsa aruzla yazılanları da vardır.

·       Nazım birimi dörtlük olup dörtlük sayısı 3 ile 7 arasında değişir.

·       7’li, 8’li ve 11’li hece kalıpları kullanılmıştır.

·       Şekil bakımından koşmaya benzerler.

·       Dil son derece sadedir. Halkın anlayabileceği bir dil kullanılmıştır.

·       Bu türün en önemli şairi Pir Sultan Abdal ve Kaygusuz Abdal’dır.

Kaygusuz Abdal (1341 – 1444)

·       Zamanın bütün ilimlerini öğrendiği söylenmektedir.

·       Genç yaşta Abdal Musa’ya bağlanmış ve bu dergahta Kaygusuz ismini almıştır.

·       Ellili yaşlarda Mısır’a gidip bir tekke kurmuş, ardında hacca gitmiştir.

·       1420’li yıllarda Rumeli’ye geçmiş, ardından Anadolu’ya geri gelerek 1444 yılında burada vefat etmiştir.

·       Alevi-Bektaşilik anlayışının önemli şairlerinden, tasavvufçularından biridir. 

Eserleri: Divan, Gülistan, Mesnevi-i Baba Kaygusuz, Dilgüşâ,

Gevher-name, Minber-name, Budala-name, Vücud-name, Saray-name, Kitab-ı Miglate

3.Nutuk
Tekke Edebiyatı’nda Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren müritleri bilgilendirmek tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek amacıyla söylenen didaktik şiirlerdir.

4.Devriye
Evrendeki canlı cansız her şey Allah’tan gelmiştir, yine Allah’a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke edebiyatında devriye denilmiştir.

5.Şathiye

·       Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir.

·       İnançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir.

·       Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır.

·       Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır.

·       Bu türün en tanınmış şairi Kaygusuz Abdal’dır.

Not: Yukarıdaki türler koşma nazım biçimiyle yazıldığı için birer nazım biçimi değil birer nazım türüdür.

ANONİM HALK EDEBİYATI

·        Kim tarafından söylendiği bilinmeyen halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.

·        Sözlü geleneğe dayanır.

·        Dili yalın, akıcı bir halk Türkçesidir.

·        Şiirde hece ölçüsü kullanılır.

·        En çok 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır.

·        Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.

·        Anonim halk edebiyatı ürünleri; “Mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal, atasözleri, halk hikâyeleri, karagöz ve orta oyunu” vb.

·        Bu ürünlerde “ölüm, aşk, hasret, yiğitlik, sıla özlemi, toplumsal aksaklıklar” gibi tüm insanlığı ilgilendiren konular işlenir.

·        Mecazlara ve diğer söz sanatlarına fazla yer verilmez.

Türkü Nazım Biçiminin Özellikleri

·       Halk şiirinin en çok kullanılan nazım biçimlerinden biridir.

·       Türkülerde genellikle Anadolu halkının sevinçleri ve dertleri işlenmiştir.

·       Anonim olanları da yazarı bilinenleri de vardır.

·       Genellikle Anonim halk şiiri içinde yer alır.

·       Türküler bent adı verilen ilk bölüm, nakarat, bağlama veya kavuştak adı verilen iki bölümden oluşur.

·       Bentler ve kavuştaklar kendi aralarında kafiyelenir.

·       Türküler hece ölçüsünün her kalıbıyla söylenebilir.

·       Genellikle 7’li, 8’li ve 11’li hece kalıpları kullanılır.

·       Türkülerde genellikle aşk ve hasret gibi konular çoğunlukla işlense de konu sınırlaması yoktur.

·       Türküler; bölgelere, ezgilerine ve konularına göre değişik isimler alırlar.

·       Türküler hoyrat, oturak, kayabaşı, oyun havaları, kırık, doğa, askerlik, çocuk türküleri gibi türlerdir.

Mani Nazım Biçiminin Özellikleri

·       Anonim halk şiiri içinde yer alan, belirli kurallar çerçevesinde oluşturulan, tek dörtlükten oluşan halk edebiyatının en küçük nazım biçimine mani denir.

·       Halk şiirinin en küçük nazım biçimidir.

·       Anadolu coğrafyasında en çok kullanılan nazım biçimidir.

·       Manilerin belirli kuralları vardır, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek günümüze kadar ulaşmıştır.

·       Anonim (yazarı bilinmeyen) şiirlerdir.

·       Geçmişten geleceğe yön veren şiirlerdir.

·       Manilerde ilk iki dize doldurma sözlerdir. Asıl anlatılmak istenen son iki dizededir.

·       Şiirlerde halkın düşüncesi, beğenisi, özlemleri, sevgileri, dertleri, kıskançlıkları, aşkları sıkça işlenen konulardır.

·       Konu sınırlaması yoktur.

·       Tek dörtlükten oluşan bu nazım biçiminde 7’li hece ölçüsü kullanılır.

·       Maniler aaxa şeklinde kafiyelenir ve “Mani tipi uyak” olarak adlandırılır.

·       Manilerde amaç, gelenek ve göreneklerin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.

·       Sözlü edebiyat içerisinde yer alırlar. Yani Anonim halk şiiri nazım biçimidir.

·       Maniler dilden dile aktarıldığından kişi, yer ve zaman unsurlarında değişim görülebilir.

Mani Çeşitleri

1.     Düz Mani: aaxa şeklinde kafiyelenip 7’li hece ölçüsünün kullanıldığı manilerdir.

2.     Kesik Mani – Cinaslı Mani: Birinci dizesinde 7’den daha az heceye sahip olup cinaslı kafiyeyle kurulan dörtlüklere denir.

3.     Yedekli Mani –Artık Mani: Dörtten fazla dizeden oluşan manilere denir. Genellikle bir dörtlüğe iki mısranın eklenmesiyle oluşur.

4.     Karşılıklı Mani: İki insanın karşılıklı konuşmalarına dayanan bu manilere deyiş manileri de denir.

AŞIK TARZI HALK ŞİİRİ GENEL ÖZELLİKLERİ

·        Bu edebiyatın yaratıcıları usta – çırak ilişkisiyle yetişen gezgin âşık (ozan)lardır.

·        Din dışı konuları işleyen ve “âşık” denen saz şairleri tarafından oluşturulan Halk edebiyatı türüdür.

·        15.yy. ın sonlarına doğru halk, Anadolu’da göçebe hayattan yerleşik hayata geçmeye başlamış; böylece Halk şiirinde “ozan”ın yerini “âşık”; “kopuz”un yerini “saz” almıştır.

·        Âşık adı verilen halk şairleri tarafından oluşturulmuştur.

·        Âşıklar genellikle okuryazar değillerdir.

·        Âşıklar, köy, kasaba, şehir ve asker ocaklarında yetişir.

·        Konu,“genellikle doğal güzellikler, aşk, sosyal olaylar, ayrılık, özlem, ölüm, yoksulluk vb.”

·        Hece ölçüsünün 7,8,11’li kalıpları çok kullanılmıştır.

·        Daha çok yarım kafiye kullanılmıştır. Cinaslara yer verilmiştir.

·        Şiirlerin son dörtlüğünde şairin mahlası(veya adı) kullanılmıştır.

·        Kullanılan dil halk dilidir. Söyleyiş yalın, sade ve özlüdür.

·        Âşık edebiyatına ait şiirler, meraklı dinleyiciler tarafından “cönk” adı verilen defterlerde toplanmıştır.

·        Cönkler, bir çeşit şiir antolojisi sayılabilir.

Âşık edebiyatı nazım biçimleri: “Koşma, semai, varsağı, destan”

Âşık edebiyatı nazım türleri: “Güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt”

1) KOŞMA

·         Âşık Edebiyatı’nın en sevilen ve en yaygın olarak kullanılan şiir biçimidir.

·        Koşmalar genellikle lirik konularda söylenir. 

·        Dörder mısralık bölümlerden oluşur. 

·         Dörtlük sayısı genelde üç ile beş arasında değişir. Altı dörtlükten oluşan koşmalar da vardır. 

·         11’li hece ölçüsüyle (6+5 ya da 4+4+3 duraklı olarak) yazılır/söylenir. 4+3 ve 4+4 kalıbıyla söylenmiş koşmalar da vardır. 

·         Sözlü Türk Edebiyatın’daki koşuk nazım şeklinin devamı niteliğindedir.

·         Koşmalarda değişik kafiye örgüleri kullanılır. En yaygın kafiye örgüsü: abab cccb dddb cccb ... veya; aaab cccb dddb... veya; xaxa bbbc ccca ddda... şeklindedir. 

·        Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer. 

·         Koşmalar konu yönünden Divan Edebiyatı’ndaki Gazel ve şarkı’ya benzer. 

·         Türk Edebiyatı’nın tanınmış koşma şairleri Karacoğlan, Bayburtlu Zihni, Aşık Ömer ve Erzurumlu Emrah’tır. 

·         Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenen koşmalar, ezginin niteliğine göre “Acemi koşması, Ankara koşması, topal koşma, kesik kerem” gibi türlere ayrılır.

·         Aşk ve doğa konularının yanı sıra, ayrılık, özlem, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler.

Koşmalar konularına göre dört çeşittir:
a) Güzelleme:
 İnsan, hayvan ve tabiat güzelliklerinin anlatıldığı koşmalara denir. En ünlü şairi Karacaoğlan (17. yy) dır.
b) Koçaklama: Yiğitçe bir anlatımla söylenen, kahramanlık ve savaş konulu koşmalardır. Bu türün en başarılı sanatçıları Köroğlu (16. yy) ve Dadaloğlu (19.yy)'dur.
c) Taşlama: Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele alınarak, bunların eleştirildiği koşmalardır. Aynı konunun işlendiği şiirler Divan Edebiyatı’nda hiciv, Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi olarak adlandırılır. Bu türün ünlü ozanı Seyran
i (19. yy)'dir.
d) Ağıt: Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle söylenen koşmalardır. Ölüm konulu şiirlere Sözlü Türk Edebiyatı’nda Sagu, Divan Edebiyatı’nda Mersiye adı verilir.

2. SEMAİ

·       Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir.

·       Koşma gibi kafiyelenir.

·       En az 3, en fazla 5-6 dörtlükten oluşur.

·       Kendine özgü bir ezgisi vardır.

·       Koşmada işlenen temaların ve konuların hepsi, semai de kullanılır.

·       Koşmada ayrılan yönleri; bestesi ölçüsü ve dörtlük sayılır. · Halk şiiri nazım türleri semailerde de kullanılır.

·       Halk şiirinde aruzla söylenmiş semailer de vardır. Bunlar Divan şiirine özenmiş şairler tarafından söylenmiştir.


3. VARSAĞI

·       İlk olarak Toroslarda yaşayan Varsak boyundaki ozanlar tarafından kullanılmıştır.

·       Kendine özgü bir bestesi vardır.

·       Müziğinde ve sözlerinde meydan okuyan, babacan, erkekçe bir hava duyulur.

·       Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir.

·       Diğer nazım şekillerinden farklı “bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilmesidir.

·       Hayattan ve talihten şikâyet işlenir. Koşma ve semailerde işlenen konuların aynısı işlenir.

·       Karacaoğlan’ın varsağıları ünlüdür.


4. DESTAN

·       “Yiğitlik, savaş, deprem, yangın gibi toplumsal açıdan önemli konuların işlendiği bir türdür.

·       Nazım birimi dörtlüktür. (En uzun 100 dörtlük olanları vardır.)

·       Genellikle 11’li hece ölçüsü ile yazılır. Son dörtlükte şair mahlasını söyler.

·       Kendilerine özgü bir söyleyişi vardır. Kafiye örgüsü koşma ile aynıdır.

·       Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir.

·       Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı ‘’en ünlüsüdür’’.

NOT: Âşık edebiyatındaki destanla olay çevresinde gelişen Oğuz Kağan, Ergenekon gibi destanlar karıştırılmamalıdır. 

 

DİVAN ŞİİRİ GENEL ÖZELLİKLERİ

·       Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır.

·       Nazım birimi beyittir. Dörtlük ve bentlerle yazılan şiirler de vardır.

·       Konular oldukça sınırlıdır: “İslam mitolojisi, klasik aşk öyküleri, kadın, şarap, din ve tasavvufla ilgili konular ile bazı felsefi düşünceler” en çok işlenen konulardır.

·       Tüm şairlerin kullandığı mazmunlar (klişeleşmiş, kalıplaşmış sözler) aynıdır. “servi ” ”boy” yerine; “ok”, “kirpik” yerine kullanılır.

·       Dil süslü ve sanatlıdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamamlamalara sıkça yer verilir.

·       Şiirde konu bütünlüğü aranmaz. Parça bütünlüğü esastır. Her beyit ayrı bir konuyu işler.

·       Anlamdan çok söyleyiş önemlidir. Ne söylendiği değil nasıl söylendiği önemlidir.

·       Kafiye, göz içindir. Genellikle tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

·       Şiire başlık konmaz. Her şiir, redif veya türünün adı ile anılır.

·       İnsanın iç dünyasına yönelik, soyut ve kitabî bir edebiyattır.

·       Özgün değil taklitçidir. (Arap ve Fars edebiyatları etkisindedir.

·       Nazım biçimi olarak gazel, kaside, rubai gibi Arap ve Fars edebiyatlarından alınan nazım şekilleri kullanıldığı gibi tuyuğ ve şarkı gibi; divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı nazım şekilleri de kullanılmıştır.

·       Divan şiiri, kuralcı bir şiirdir.

·       Divan şiirinde konudan çok konunun işlenişi (üslup, anlatım ) önemlidir. Aynı konu, birçok şair tarafından değişik biçimlerde anlatılmıştır.

·       Şiirde en küçük nazım biçimi tek dizeden oluşur. Bir manzum parça içinde yer almayan böyle dizelere “mısra-ı azâde” denir.

·       Şiirde; tasavvuf, Türki-i Basit (Basit Türkçe),

·       Sebk-i Hindî ve Mahallîleşme akımlarının etkileri görülür.

·       Divan şiirinde Âşık Paşa, Nedim ve Şeyh Galip heceyle birer şiir denemesi yapmışlardır.

1.GAZEL

·       Arap edebiyatında ortaya çıkmış, Türk edebiyatında ise ilk kez Anadolu Selçukluları döneminde kullanılmıştır.

·       İlk yıllarda Arap ve İran etkisi olsa da daha sonra kendine has gazeller kaleme alınmaya başlanmıştır.

·       Gazel, divan şiirinde en çok sevilen ve kullanılan nazım biçimlerinden biridir.

·       Konusunun lirik olması ve beyit sayısının az olması bu nazım biçimini en çok kullanılan biçimlerden biri haline getirmiştir.

·       Fuzuli, Baki, Şeyhülislam Yahya, Nabi, Nedim ve Şeyh Galip bu türün en önemli şairleridir.

·       Beyit sayısı en az 5 en fazla 15 beyittir.

·       Kafiye şeması aa, ba, ca, da, ea …. şeklindedir.

·       Gazelin ilk beytine matla, son beytine makta, en güzel beytine beytü’l gazel veya şah beyit denir.

·       Bir gazelin bütün beyitleri aynı söyleyiş güzelliğine sahipse bu şiire yek-ahenk, bütün beyitleri aynı konuyu işliyorsa bu gazellere de yek-avaz gazel denir.

·       Gazellerde sanatlı ve süslü bir söyleyiş vardır.

·       Mazmun adı verilen kalıplaşmış sözlerle birlikte soyut ifadelere yer verilir.

Konularına Göre Gazeller

1. Âşıkane gazel: Aşktan duyulan mutluluğu, sevgilinin güzelliğini,  aşkın verdiği ıstırabı, acıyı işleyen gazellerdir. Fuzuli, bu türün en başarılı sanatçılarıdır.

2. Rindane gazel: Hayata karşı ilgisizlik, dünyanın gelip geçiciliği, yaşamdan zevk alınması gerektiğini ifade eden gazellerdir. En önemli temsilcisi Baki’dir.

3. Şûhane gazel: Aşkın güzelliğini ve kadını anlatan gazellerdir. Eğlence şiiri olarak adlandırılır. En önemli temsilcisi Lale Devri şairi Nedim’dir.

4. Hikemî gazel: Özdeyiş niteliğindeki sözlerden oluşan öğretici (didaktik) gazellere denir. Bu türün en önemli temsilcisi Nabi’dir.

 

2.KASİDE

·       Divan şiirinde din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.

·       Kasidelerin beyit sayısı 31-33 ile 99 arasında değişir.

·       Kasideler Arap edebiyatında ortaya çıkmış; oradan İran edebiyatına, İran edebiyatından da Türk edebiyatına geçmiştir.

·       Türk edebiyatında ilk örnekleri 13. yüzyılda görülür.

·       Kasideler kendi içinde birbirinden farklı bölümlerden oluşur.

·       Bu nazım biçiminin en önemli temsilcisi 17. yüzyıl şairi Nefi’dir.

·       Gazelde olduğu gibi ilk beytine matla, son beytine de makta denir. En güzel beytine ise beytü’l kasid denir. Şairin adının geçtiği beyte ise taç beyit denir.

·       Kasidelerin kafiye düzeni aa, ba, ca, da, ea… şeklindedir.

·       Aruzun her kalıbıyla yazılabilir. İlk beyitte kullanılan aruz kalıbı diğer beyitlerde de aynı şekilde kullanılır.

·       Kasideler işledikleri konulara ve rediflerine göre isimlendirilirler.

Konularına Göre Kasideler

1.     Tevhid: Allah’ın birliği anlatılır.

2.     Münacaat: Allah’a yalvarıp yakarmayı konu edinir.

3.     Naat: Peygamber Efendimizin övüldüğü bölümdür.

4.     Hicviye: Toplumun aksayan yönlerini ve önde gelenlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.

5.     Methiye: Kasidelerin asıl konusunun işlendiği bölüm olup sunulan kişinin övüldüğü bölümdür.

6.     Fahriye: Şairin kendi sanatını övdüğü bölümdür.

 

Kasidenin Bölümleri

1.     Nesib (Teşbib): Giriş bölümüdür. Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır. Bazı kasideler ise tekrarlanan son sözcüğe göre adlandırılırlar. Örnek: Su kasidesi gibi.

2.     Girizgâh: Asıl konuya geçiş bölümü olup birkaç beyitten oluşur.

3.     Methiye: Asıl bölümdür. Dönemin önde gelen kişilerini övmek amacı taşır. Padişah gibi…

4.     Tegazzül: Kaside içinde gazel yazma bölümüdür. Kasidenin ölçüsüne ve uyağına göre araya sıkıştırılan gazel parçasıdır.

5.     Fahriye: Abartılı bir dil kullanarak şair, kendi sanatının büyüklüğünü anlatmaya çalışır. Şairin kendini övdüğü bölümdür.

6.     Dua: Şairin, kasideyi yazdığı kişi ve kendisi için Allah’tan yardım ve şefaat dilediği bölümdür.

3.ŞARKI

·       Divan şiirinde Türkler tarafından kazandırılan bir nazım biçimidir. (Tuyuğ ve Şarkı)

·       Genellikle 4 dizelik benlerden oluşmakta ve bestelenmeye uygun bir şekilde yazılmaktadır.

·       “Meyan” adı verilen 3. dize anlam bakımından şarkının en yoğun mısrasıdır.

·       Şarkının dördüncü dizesine “nakarat” denir. Bestelenmek amacıyla yazılan murabbalar da şarkı olarak kabul edilir.

·       Aşk, sevgili, eğlence, kadın, ayrılık gibi konular işlenmektedir

·       Bu türün ilk örneklerini Naili verse de en önemli temsilcisi Lale Devri sanatçısı Nedim’dir. Şeyh Galip, Enderunlu Fazıl, Enderunlu Vasıf gibi şairler de bu türü kullanmışlardır.

·       Kafiye düzeni aaaa-bbba-ccca, abab-cccb-dddb veya axax-bbbx-cccx şeklindedir.Şarkı nazım biçimi Necati ile başlayan Mahallileşme akımının özelliklerini taşır.

·       Bu nazım biçiminde Nedim tarafından kullanılan İstanbul Türkçesi şiir dili haline gelmiştir.

·       Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında Yahya Kemal Beyatlı şarkı nazım biçimiyle önemli şiirler yazmıştır. 

ÖNEMLİ: Bir dörtlüğün şarkı olabilmesi için 2. ve 4. dizelerinin nakarat olarak kullanılması gerekir.

 

4. RUBAİ

·       Rubai, edebiyatımıza İran edebiyatından geçmiştir.

·       Kafiye düzeni aaxa ya da aaaa biçimindedir.

·       Rubailerde aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf ve ölüm gibi konular işlenir.

·       Rubai diğer nazım şekillerinden farklı olarak özel bir ölçüyle yazılır. 24 kalıbı vardır.

·       Rubaide ilk iki dize fikrin hazırlayıcısıdır. Asıl söylenmek istenen düşünce 3. veya 4. dizede ortaya çıkar.

·       Genelde mahlasız şiirlerdir.

·       Halk edebiyatındaki maniye benzer...

·       Ömer Hayyam bu türün en önemli şairidir.

 

HOCA DEHHANİ

·       Anadolu’da Divan şiirinin ilk temsilcisi, din dışı divan şiirinin kurucusu sayılır.

·       Horasan’dan Anadolu’ya gelerek Konya’da Selçuklu sarayına girmiş, 3. Alaaddin’in emriyle 20.000 beyitlik “Selçuklu Şehnamesi”ni yazmıştır.

·       Vatan hasretini yansıtan şiirlerini Divan’ında toplamıştır.

·       Arapça, Farsça ve Türkçeye aynı değeri verir.

 

AHMEDİ (1134-1413)

·       14. yüzyılın en çok eser veren, divan edebiyatının kurulmasında büyük rolü olan bir şairdir.

·       Türkçeyi iyi kullanır, nazım tekniğine hâkimdir.

·       İskendername ve Cemşüd ü Hurşit adlı mesnevileri ünlüdür.

 

FUZULİ (1495-1565)

·       Asıl adı Mehmet’tir.

·       Tüm yaşamını Irak topraklarında geçmiştir.

·       Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biridir.

·       Şiirlerini Azeri Türkçesi ile yazmıştır.

·       Divan edebiyatının en lirik şairidir.

·       Aşkı kendine özgü bir üslupla ve bütün boyutlarıyla işlemiştir.

·       Şiirlerinde özellikle tasavvufu işlemiştir. Şiirlerinde aşk acısıyla kıvranırken, bu acılardan duyduğu mutluluğu dile getirir.

·       “Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibi olur.” düşüncesindedir.

·       Gazel ve kasideleriyle tanınmıştır. Kendinden sonra gelen divan şairleri, şiirde onun seviyesine yaklaşabilmek için şiir yazmaya çalışmışlardır.

·       Şikâyetname ve Su Kasidesi çok ünlüdür.

 

BAKİ (1526 - 1600)

·       İstanbul’da doğmuş, yaşamış ve ölmüştür.

·       Adı, Abdülbhâkî’dir. Bakî, onun mahlasıdır.

·       Ömrü boyunca, önemli devlet görevlerinde bulunmuş, ancak, en çok istediği şeyhülislâmlık görevine bir türlü ulaşamamıştır.

·       16.yy.da “Sultanu’ş-Şuara” adıyla anılmıştır.

·       Şiirlerde tasavvufa yer vermemiştir.

·       Aşk, tabiat ve devrinin ihtişamı şiirlerinde yer alan başlıca konulardır

·       Gazel türünün tanınmış şairlerindendir.

·       Dili kullanmada başarılıdır. Şiirlerinde İstanbul Türkçesini kullanmıştır.

·       Divan şiirinin tüm kurallarını, edebi sanatları şiirde ustaca kullanmıştır.

·       Ahenkli, akıcı, zevkli bir dili vardır.

·       Söz sanatlarını başarıyla kullanır. Türkçe Divanı ile nesir türünde Fezailü’l-Mekke adlı eseri vardır. Divanındaki Kanuni Mersiyesi (terkib-i bend ) önemlidir.

 

NEF’Î (1582-1636)

·       Asıl adı Ömer'dir, Erzurumludur. İyi bir eğitim görmüştür. Padişahlara ve ileri gelenlere yazdığı kasideleri ve hicivleriyle tanınır.

·       Divan şiirinin en büyük övgü ve yergi şairidir.

·       Övdüğünü göklere çıkarır; kötülediğini yerin dibine sokar.

·       Kasideleriyle tanınır. Dili süslü ve sanatlıdır.

·       Vezir Bayram Paşa’yı hicvetmesi nedeniyle boğdurularak öldürülmüştür.

·       Hicivlerini “Sihâm-ı Kazâ” isimli eserinde toplar. Bunun dışında Türkçe ve Farsça Divanları vardır.

 

NEDİM (1681-1730)

·       Nedim 18. yüzyılın ilk yarısında yaşamış, devrinin ilk büyük şairidir.

·       Lale Devri'nin en büyük şairidir.

·       İyi bir eğitim görmüştür, Arapça ve Farsça öğrenmiştir.

·       Necati, Baki, Şeyhülislam Yahya ve kısmen Nabi'den sonra "Mahallileşme akımı" nın en güçlü temsilcisidir.

·       Divan şiirine yeni anlatım olanakları kazandırdı.

·       Hep din dışı konular işlemiştir.

·       Yaşadığı toplumu, Lale Devri İstanbul'unu yansıttı.

·       Divan şiirine yerli ve renkli bir hava getirdi.

·       Hece ölçüsüyle bir de türkü yazdı.

·       En çok şarkı yazan şairdir. Şarkı türünün en güzel ve coşkulu örneklerini vermiştir.

·       Çok okunan ve beğenilen kasideler yazmasına rağmen, gazel ve şarkılarıyla tanındı.

·       Genellikle aşk, sevgili, şarap, zevk ve eğlence konularını işledi.

·       Mesnevisi yoktur.

 

ŞEYH GALİP (1757-1799)

·       Şeyh Galip, Nedim’den sonra divan şirinin en son zirvesi ve divan şirininin son büyük şairi olarak kabul edilmektedir.

·       Ayrıca divan şiirinin en son şairlerinden de birisi olmaktadır.

·       Nabi ve Nedim’den sonra yetişen bu büyük şairimiz şiirde yeni anlam, hayal ve mazmun üretme amacını taşıyan Sebk-i Hindi tarzını en iyi anlayarak bu tarzın verdiği ilhamla şiirde yeni mazmunlar, semboller, hayaller, söyleyişler ve buluşlar ortaya koymayı başarmıştır.

·       Şeyh Galip, Sebk-i Hindi akımının en güçlü şairdir. Eserleri: Divan, Hüsn ü Aşk…


BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR




Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)