10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. Ünite Giriş

admin
0
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. Ünite Giriş

BU ÜNİTEYİ PDF OLARAK İNDİR

Edebiyat-Tarih İlişkisi 

Yöntem farklılıklarına rağmen edebiyatla tarih arasında sıkı bir ilişki vardır. İkisi de birbirinin ürün ve verilerini kullanır. Her edebi metnin içinde oluştuğu tarihî bir dönem vardır ve edebi metinlere bu dönemin özellikleri ve izleri yansır. Edebi metinlerin konusunu, yazıldığı dönemin olayları, sosyal ve siyasal yapısı, dünya görüşü oluşturur. Bu eserleri anlamak ve doğru yorumlayabilmek için o dönemin tarihini bilmek gerekir. Ayrıca kimi edebi eserler konusunu doğrudan tarihsel gerçeklerden alır, bu tür eserler de tarih bilimine yardımcı olur, kaynak oluşturur.

Edebiyat – Din İlişkisi

Dinler, tarihin bütün dönemlerinde toplumsal yaşamı şekillendiren önemli olgulardan biridir. Bu açıdan dinin edebiyatta yer alması kaçınılmaz bir olaydır. Özellikle Türk edebiyatına baktığımızda ortaya çıkan ilk ürünler olan sagu, koşuk gibi türler dini törenlerde yapılan ritüeller vasıtasıyla oluşmuş nazım biçimleridir.

Dinin etkisi her dönemde edebiyatta önemli bir yer tutmuştur. Örneğin Türk edebiyatı İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası olarak ayrılmasının nedeni de din değişiminden kaynaklanmaktadır. İslamiyet sonrası Türk şiirinde görülen Tasavvuf edebiyatı kaynağını dinden alan bir anlayışı ortaya çıkarmıştır.

Din, konu itibariyle de edebiyat için zengin bir içerik oluşturmaktadır. Şairlerin dünya ve ahiret inançları, Allah aşkı, Peygamber sevgisi, toplumda dini kaidelerin öğrenilmesi, dini açıdan getirilen kurallar edebiyat için bir kaynak oluşturmuştur. Bundan dolayı da din ile edebiyat iç içe geçmiş iki önemli alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Türk Edebiyatında Dönemler

Türk edebiyatı dönemlere ayrılırken birçok özellik göz önüne alınarak bu ayrım yapılmıştır. Özellikle toplumları derinden etkileyen siyasi, sosyal ve dini olaylarla birlikte değişen yaşam biçimleri edebi hayatın da yeniden şekillenmesini sağlamıştır.

Türk edebiyatının dönemlere ayrılmasında tam olarak bir ortaklık olmasa da genel kanı olarak Mehmet Fuat Köprülü tarafından ortaya konan çalışmadır. Köprülü Türk edebiyatını üç büyük döneme ayırır. Bu dönemlerin oluşmasında da din değişimini ve Batı’ya yönelişi ön plana alır. İşte, Türk edebiyatının bu etkilerle oluşmuş dönemleri şöyledir:

1. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı

2. İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı

3. Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı

 

1.İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

A. Sözlü Edebiyat Ürünleri

Bu dönem ürünleri genellikle dini törenlerde ortaya çıkan türlerdir. Kam, baksı, saman veya oyun adı verilen ozanlar tarafından söylenen bu ürünler anonim olarak gelişme göstermiş türlerdir.

Bu dönemde; sav (atasözü), sagu (ağıt), koşuk ve destanlar sözlü edebiyat ürünleri içerisinde yer alır.

Sözlü Dönemin Özellikleri

  • Daha çok aşk, doğa ve ölüm temasının işlendiği bu ürünler dini törenlerden doğmuştur.
  • Sözlü ürünler milli çalgımız olan kopuz eşliğinde söylenen şiirlerdir.
  • Milli ölçümüz olan hece ölçüsüyle yazılmışlardır.
  • Nazım birimi dörtlük olup dizelerde genellikle yarık uyak kullanılmıştır.
  • Öz Türkçe kullanılmış, yabancı dillerden alınan sözcük sayısı sınırlıdır.

 

B. Yazılı Edebiyat Ürünleri

Yazılı edebiyatın başlangıcı Kök Türk (Orhun) Yazıtlarına dayanır. Orhun Yazıtları ile birlikte Uygur metinleri de İslamiyet öncesi yazılı edebiyat ürünleri içerisinde yer almaktadır.

Kök Türk (Orhun) Yazıtları

Türk edebiyatının bilinen ilk yazılı kaynaklarıdır. 38 harften oluşan bu metinler II. Kök Türk devleti döneminde yazılmıştır. Ayrıca bu metinler Türk adının geçtiği ilk metinlerdir.

Hitabet (nutuk) türünün de ilk örnekleri sayılan bu metinlerde Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı veren Kök Türklerin içte ve dışta verdikleri mücadeleler son derece etkili bir şekilde yazıya geçirilmiştir.

Son derece gelişmiş bir alfabe ve dil bilgisi kurallarına göre yazılan bu metinler ilk kez Prof. William Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur.

Orhun Yazıtları üç dikili taştan oluşmaktadır.

1. Bilge Tonyukuk Yazıtı: Daha çok Çinlilerle yapılan savaşların anlatıldığı bu yazıt Vezir Tonyukuk tarafından yazılmıştır.

2. Kül Tigin Yazıtı: Bilge Kağan tarafından Yolluğ Tigin’e yazdırılmıştır. Kök Türk hakanı Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine bu yazıtı yazdırmıştır. Bu yazıtta da daha çok dönemin olaylarından bahsedilmektedir.

3. Bilge Kağan Yazıtı: Bilge Kağan’ın ölümüz üzerine yazılan bir abidedir. Dönemin siyasi ve sosyal olaylarının dile getirildiği bu yazıtta Bilge Kağan’ın ağzından ulusa sesleniş vardır. Ülkesinin mücadelesi ve gelecek nesillere iyi dilek ve temennilerden söz eder.

 

Uygur Dönemi Metinleri

II. Kök Türk Devleti yıkıldıktan sonra kurulan devletlerden biri olan Uygur Devleti, yerleşik yaşama geçen ilk Türk devletidir. Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkan bu dönem metinleri genellikle Mani ve Buda dininin esaslarını anlatan metinlerdir.

Bu metinler 14 harfli Uygur alfabesiyle yazılmıştır. Bu dönemdeki metinlerin kâğıda yazılması Uygurların kitap basma tekniğini öğrendiklerini de göstermektedir. Ayrıca “kökünç” adı verilen ilkel bir tiyatro eserine de sahip olan Uygurlar yazılı kaynaklar açısından önemli eserler bırakmışlardır.

 

2.İSLAMİYET ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI 

Geçiş Dönemi Türk Edebiyatı:

751 yılında bugünkü Kırgızistan sınırları içindeki Abbasîler ile Çinliler arasında yapılan Talas Savaşında Abbasilerin yanında yer alan Karluk Türkleri İslamiyet’le tanışan Türk topluluklarından biridir.

Bu savaştan sonra İslamiyet’le tanışan Türkler, 10. yüzyılda topluluklar halinde Müslümanlığı kabul etmeye başlamışlardır. Özellikle 950 yılında İslamiyet’i kabul eden Karahanlılar, İslam dininin etkisiyle eserler kaleme almaya başlamışlardır. Bu dönem İslamiyet öncesi ile İslami Dönem Türk edebiyatı arasında bir köprü vazifesi gördüğü için bu döneme “Geçiş Dönemi Türk Edebiyatı” denilmiştir. 

Kutadgu Bilig, Divân-ı Lugati’t Türk, Atabetü’l Hakayık ve Divân-ı Hikmet Geçiş Dönemi Türk Edebiyatının ilk ürünleri olarak bilinmektedir. 

Türk Halk Şiirinin Özellikleri

·       Türk edebiyatında aralıksız devam eden ve günümüze kadar ulaşan bir edebiyattır.

·       İslamiyet öncesi sözlü dönemin devamı niteliği taşır.

·       Halk içinde yetişmiş ozanların icra ettiği bir edebiyattır.

·       Sade bir dilin kullanıldığı şiirlerde hece ölçüsü kullanılmıştır.

·       Şiirlerin nazım birimi dörtlük olup yarım uyak kullanılmıştır.

·       İçerik olarak halkın her türlü duygusal tepkimeleri şiirlerde ele alınmıştır.

·       Âşık Tarzı Halk Edebiyatı, Anonim Halk Edebiyatı ve Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Âşık Tarzı Halk Edebiyatı: Koşma, Semai, Varsağı, Destan

Anonim Halk Edebiyatı: Mani, Ninni, Türkü

Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı: İlahi, Nefes, Deme, Nutuk, Devriye, Şathiye

 

Divan Şiirinin Özellikleri

·       13. yüzyıl ve 19. Yüzyıllar arasında etkili olan bir dönemdir.

·       Şairlerin “divan” adı verilen kitapta şiirlerini topladıkları için bu edebiyata bu isim verilmiştir.

·       Söz sanatları ile Arapça ve Farsça sözcüklerle yüklü son derece ağır bir dil kullanılmıştır.

·       Tam ve zengin uyak kullanılmış, içerikten çok şekil önemsenmiştir.

·       Beşeri ve ilahi aşk, kadın, övgü, ahlak ve tasavvuf en çok işlenen konular arasındadır.

·       Mazmun adı verilen kalıplaşmış sözcüklerin çok kullanıldığı bu şiir anlayışında Arap alfabesi etkili olmuştur. 

 

3. BATI ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI

19. yüzyılın ortalarından itibaren siyasî bir hareket olan Tanzimat'ın ilanıyla başlayan ve günümüze kadar etkisi devam eden dönemdir. (EdebiyatFatihi) Bu dönemde edebiyatımız gazete çevresinde gelişen roman, hikâye, makale, deneme, eleştiri gibi birçok yeni türle tanıştı.

Batı uygarlığının etkisinde gelişen Türk edebiyatını beş bölümde inceliyoruz:

  1. Tanzimat Edebiyatı
  2. Servetifünun Edebiyatı (Edebiyatıcedide)
  3. Fecriati Edebiyatı
  4. Millî Edebiyat
  5. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı

 

A. Tanzimat Edebiyatı Genel Özellikleri

  • 1860’da ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’in çıkmasıyla başlar.
  • Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
  • Hak, adalet, özgürlük, eşitlik, vatan kelimeleri bu dönemde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır.
  • Tanzimat edebiyatı kendi arasında ikiye ayrılır. (Birinci-ikinci dönem)
  • Yazı dilini halkın anlayacağı dile yakınlaştırmaya çalışmışlardır.
  • Tiyatroyu halkı aydınlatma aracı olarak görmüşlerdir.
  • Toplumcu bir çizgi tutmaya çalışmışlardır. Divan edebiyatındaki "parça güzelliğine" karşın "konu bütünlüğüne, güzelliğine" önem vermişlerdir.
  • Tanzimat I. Dönem sanatçıları (Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi) II. Dönem sanatçılarına (Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nazım, Abdülhak Hamit Tarhan, Muallim Naci) göre daha halkçı olmuşlardır.

B. Servetifünun Edebiyatı Genel Özellikleri

  • Servetifünun “fenlerin zenginliği” anlamına gelir.
  • Dönemin siyasal baskıları nedeniyle kapalı, bireyci bir şiire yönelmişlerdir.
  •  “Sanat sanat içindir.” anlayışı benimsenmiştir.
  • Ağır bir dil kullanıldığı için eğitimli ve seçkin zümreye hitap etmiştir.
  • Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır, süslü ve sanatlı bir kullanılmıştır.
  • Siyasi meselelerden oldukça uzak kalınmaya çalışılmıştır.
  • Tevfik Fikret'in hece ölçüsüyle yazdığı Şermin adlı eser dışında aruz ölçüsü kullanılmıştır.
  • Şiirde anlatım bütünsel ele alınmıştır. Şiir düz yazıya yaklaştırılmıştır. Halit Ziya ilk kez mensur şiir örneği vermiştir.
  • Eserlerde olaylar İstanbul’da geçer.
  •  Fransız edebiyatından esinlenme vardır. Bu etkilenmenin sonucu olarak da “sone” “triyole” “terzerima” gibi nazım biçimlerini edebiyatımıza dâhil edilmiştir.
  • Bu dönem sanatçıları Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ali Şuayb

 

C. Fecriati Edebiyatı Genel Özellikleri

  • Fransız edebiyatı örnek alınmıştır
  • Genelde aşk ve tabiat temaları işlenmiştir
  • “Sanat şahsi ve muhteremdir.’’ denilerek ‘’sanat için sanat’’ anlayışına bağlı kalındığı vurgulanmıştır
  • Aşk, duygulu ve romantik olarak işlenmiştir.
  • Tabiat tasvirlerinde, sembolizmin etkisiyle gerçeklikten uzaklaşılmıştır
  • Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
  • Sanatlı söyleyişlere ve imgelere yer verilmiştir.
  • Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalardan oluşan ağır bir dil kullanılmıştır.
  • Önemli bir yenilik getirilememiş, Servetifünun edebiyatının devamı olmaktan ileri gidilememiştir.
  • Sanatçıları: Ahmet Haşim, Tahsin Nahit…

 

D. Millî Edebiyat Genel Özellikleri

  • Batı taklitçiliğinden kaçınarak, milli konulara yönelme, yeni ve milli bir edebiyat ortaya koyma amacı güdülmüştür.
  • Milli Edebiyatın getirdiği en önemli yenilik "Yeni Lisan" hareketini başlatarak dilde o döneme kadar değişik zamanlarda hedeflenen; ancak başarılamayan sadeleşme hareketini başarmak olmuştur. Bu dönem sanatçıları, konuşma diliyle edebiyat yapmışlardır.
  • Toplum için sanat anlayışını benimsemişlerdir.
  • Halkın yaşamı ve sorunlarının yanı sıra bireysel konular da işlenmiştir.
  • Bu dönemde Anadolu ve Anadolu insanı eserlere sıkça konu edinilmiştir.
  • Bu dönem sanatçıları: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Mehmet Emin Yurdakul….

 

E. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Genel Özellikler

  • Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen bazı sanatçılar dışında Millî Edebiyatçılar, Beş Hececiler ve Bağımsızlar olarak ele aldığımız şair ve yazarlar, sanat hayatlarına Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında da devam etmişlerdir.
  • 1923’ten 1940’a kadar devam eden dönemde Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı birliğin, yapılan inkılaplar ve reformların etkisiyle sanatçılar “memleket edebiyatı” anlayışıyla Anadolu’ya yönelmişlerdir.
  • Özellikle 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yeni akımlar ve topluluklar oluşmuştur: Yedi Meşaleciler, Birinci Yeniciler (Garipçiler), Maviciler, İkinci Yeniciler, Toplumsal Gerçekçiler gibi.
  • İlk yıllarda genellikle halk edebiyatı nazım şekilleri ve hece ölçüsü kullanılmış; 1940’lı yıllardan sonra ise serbest şiir yaygınlaşmış, aruzu sürdürenler oldukça azalmıştır.
  • Roman ve hikâyelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba insanın çelişkileri, tarihî konular, yanlış Batılılaşma konuları ağırlıkla işlenmiştir.
  • Tiyatro, yeni cumhuriyetin ilkelerini halka aktarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Ayrıca çocuk tiyatrosu çalışmaları yapılmış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya başlamış, Devlet Konservatuarı açılmıştır.
  • Deneme, eleştiri, edebiyat tarihi alanlarında Cumhuriyet Dönemi’nde büyük ilerlemeler kaydedilmiş, önemli eserler verilmiştir.
  • Toplumun esas alınmasıyla edebiyat, toplumcu bir karakter kazanmıştır.
  • Gerçeklik ön plana çıkmıştır.
  • Edebiyatın her türünde olgun örnekler verilmiştir.
  • Yerli ve halka doğru bir anlayış gelişmiştir.
  • Batı’daki bilimsel ve edebi gelişmeler takip edilmiştir.
  • Cumhuriyet Dönemi’nde Anadolu coğrafyası ile Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir.
  • Psikoloji ve psikiyatri alanında yapılan bilimsel çalışmalardan yararlanılmıştır.
  • Bu dönemde Batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlara edebi eserlerde kendini göstermiştir.
  • Sezgicilik, varoluşçuluk ve gerçeküstücülük gibi Batılı akımların etkisi görülür.
  • Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında Batı dünyasında ortaya çıkan bireyin bunalımını esas alan edebi hareketlerden yararlanılmıştır.

 

TÜRKÇENİN TARİHİ GELİŞİMİ

1. Eski Türkçe

Kök Türk, Uygur ve Karahanlı dönemlerini içine alan bu dönem 8. yüzyıl ile 13. yüzyıllar arasında kullanılan bir Türkçedir. İlk yazılı belgeler olan Orhun Yazıtları ile Uygur Metinlerinin yer aldığı bu dönem, özellikle Karahanlılar Döneminde yazılı eserlerin yaygınlaşmasıyla önemli eserler verildiği dönemdir. 

Dil yapısı açısından son derece gelişmiş bir dil özelliği gösteren Eski Türkçe Döneminde Kök Türklerden kalan Orhun Abideleri, Uyguların oluşturduğu dini ve hukuki metinlerle beraber “Geçiş Dönemi Türk Edebiyatı” adı verilen ve Kutadgu Bilig, Divân-ı Lugati’t Türk, Atabetü’l Hakayık, Divan-ı Hikmet gibi önemli eserleri bünyesinde barındırmaktadır.

2. Orta Türkçe Dönemi 

Türklerin yeni yazı dilleri oluşturdukları bir dönemdir. Bu dönemde Türkler Anadolu’ya gelmeye başlamış, ayrıca Karadeniz’in kuzeyine ve batı kısmına doğru yönelmeye başlamışlardır. Bu dönem kendi arasında Kuzey-doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılır. 

A) Kuzey-Doğu Türkçesi

13. yüzyıl ile 14. yüzyıllar arasında Hazar Denizi’nin kuzeyinde ve Orta Asya’da kullanılan bu Türkçe, Eski Türkçenin devamı olarak karşımıza çıkan bir dönemdir. Kendi içinde Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılan bu dönem, özellikleri açısından Eski Türkçenin geliştirildiği ve korunduğu bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır.

B) Batı Türkçesi 

Oğuz Türklerinin kullandığı bir yazı dili olarak karşımıza çıkan Batı Türkçesi, 13. Yüzyıldan günümüze kadar aralıksız devam etmiştir. Eski Türkçeden sonra görülen iki kolundan biri olan Batı Türkçesi, kendi arasında; Eski Anadolu Türkçesi, Osmanlı Türkçesi, Türkiye Türkçesi olmak üzere üç döneme ayrılır. 

1. Eski Anadolu Türkçesi (Eski Türkiye Türkçesi) 

13. yüzyıl ile 16. yüzyıl arasında yaşamış olan bu dönem Batı Türkçesinin ilk dönemidir. Bu dönem Türkçesi Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı Devletinin ilk devresine kadar geçerliliğini devam ettirmiştir. 

2. Osmanlı Türkçesi 

14. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Hazar’da Orta Avrupa’ya, Kırım’dan Afrika’ya ve dahi Osmanlı sınırları içerisinde son derece geniş bir sahaya yayılmıştır. Özellikle İslamiyet’in kabulüyle birlikte Arapça ve Farsça dillerinden alınan birçok sözcük ve gramer yapısıyla yeniden şekillenen karma bir dil haline gelmiştir. Bu dönemdeki divan edebiyatı bu dilin şekillenmesiyle ortaya çıkmış bir edebiyattır. 

3. Türkiye Türkçesi 

11 Nisan 1911 tarihinde Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem tarafından Selanik’te yayımlanan “Genç Kalemler” dergisinde Ömer Seyfettin tarafından kaleme alınan “Yeni Lisan” makalesiyle bu dönem başlar. 

İstanbul Türkçesinin esas alındığı bu dönemde Türkiye Türkçesi giderek yaygınlaşmaya başlamış ve edebiyat dili olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Halk tarafından bilinen yabancı sözcükler kullanılmaya devam etmiş; ancak halkın anlamadığı Arapça ve Farsça sözcüklerin yerine Türkçe sözcüklerin kullanılması yaygınlaştırılmıştır. 

Cumhuriyet’in ilanından sonra 1 Kasım1928 tarihinde kullanılmaya başlanan Latin alfabesinin etkisiyle ve 1932 yılında kurulan Türk Dili ve Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) vasıtasıyla günümüze kadar gelişerek varlığını sürdürmüştür. 

 

TÜRKLERİN KULLANDIĞI ALFABELER

1. Kök Türk Alfabesi

  • Türklerin kullandığı ilk alfabesidir.
  • 31’i ünsüz, 3’ü çift ünsüz ve her biri iki ünlüye karşılık gelen 4 ünlü harfle birlikte 38 harften oluşur.
  • İlk yazılı belgelerimiz olan Orhun Yazıtları bu alfabeyle yazılmıştır.
  • Bu alfabe Arapçada olduğu gibi sağdan sola doğru yazılmaktadır.

2. Uygur Alfabesi

  • Uygurlar yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir.
  • Yerleşik hayata geçmeleri din değişikliğine de neden olmuştur.
  • Soğd alfabesinden etkilenerek oluşturulan bu alfabe 3’ü ünlü, 11’i ünsüz olmak üzere 14 harften oluşur.
  • Bu alfabe 9. yüzyılda Koço Uygur Kağanlığı tarafından kullanılmıştır.
  • Yaklaşık bin yıl kullanılan bu alfabe din temeline dayanır.
  • Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig eserinin nüshalarından biri bu alfabeyle yazılmıştır.

3. Arap Alfabesi

  • İslamiyet’in kabulüyle birlikte yaygınlık kazanmaya başlayan bir alfabedir.
  • Özellikle dini kavramların Türkçedeki telaffuzunun ve doğru yazılışının zor olması, bu alfabenin yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.
  • Bu alfabe 28 harften oluşmaktadır. Daha sonra Türkçede yer alan ç, p ve j harflerinin eklenmesiyle 31 harfe çıkarılmıştır.
  • Sağdan sola doğru yazılan bir alfabedir.
  • Türkçedeki “a,e” sesleri elif, “ı, i” sesleri ye ve o, ö, u, ü sesleri de vav harfiyle gösterilmiştir.
  • 1 Kasım 1928 tarihinde kullanılmaya başlanan Latin alfabesine kadar kullanılmıştır.

4. Kiril Alfabesi

  • Rusya topraklarında yaşayan Türkler tarafından kullanılmıştır.
  • Rusların baskılarıyla oluşturulmuş bir dildir. Ruslar Türklerin birlik olmasını engellemek amacıyla alfabe yasağı getirerek bu alfabeyi yaygınlaştırmaya çalışmıştır.
  • En çok sesli harfi barındıran bu alfabe 38 harften oluşmuş ve bu harflerin 11’i sesli olarak kullanılmıştır.
  • Soldan sağa doğru okunan bir alfabedir.
  • Bugün Orta Asya Türkleri arasında kullanılmaya devam eden bir alfabedir.

5. Latin Alfabesi

  • Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleştirilen harf inkılabıyla yürürlüğe girmiştir.
  • 1 Kasım 1928 tarihinde Atatürk tarafından ilk kez Kastamonu’da kullanılmıştır.
  • 21 ünsüz, 8 ünlü harften oluşur.
  • Soldan sağa doğru yazılan bu alfabeyle telaffuz sorunu ortadan kaldırılmıştır.






Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)