Turfanda mı Yoksa Turfa mı? (Mizancı Mehmet Murat) Romanının Özeti ve Karakterleri
Mansur Bey’in yaşadıklarını anlatan roman kalkınmanın köyden başlaması gerektiği düşüncesini bir çiftlik projesi ile açıklamaya çalışır. “Turfanda” yeni üretilmiş, “Turfa” ise acayip anlamına gelmektedir. Yeni mi Yoksa Acayip mi şeklinde bir isim romana ad olmuştur.
Romanın Özeti:
Mansur, Cezayir’de yaşayan ibn-i Galip ailesinin bir üyesidir. Bu aile zamanında Kütahya’dan Cezayir bölgesine iskanla gelmiştir Mansur Bey’in babası, Cezayir’de Fransızlara karşı savaşırken şehit edilmiştir. Annesi de bir Çerkez olan Mansur, Cezayir’in Fransızlar tarafından işgal edilmesinden sonra, baba toprağı olan Anadolu’ya gelerek Osmanlıya hizmet etmeyi kendisine ideal edinmiştir. Mansur, amcasının kızı Zehra ile diğer amcası Ahmet Bey’in köşkünde büyümüşlerdir. Çocukken Zehra ile pek anlaşamayan hatta aynı okulda okurlarken şakaları ve çekişmeleri neticesinde Zehra’nın okulu bırakmasına neden olan Mansur, büyük bir vicdan azabı yaşamıştır. Zehra, annesiyle beraber İstanbul’a amcası Şeyh Salih Efendi’nin yanına taşınır. Mansur ise ileriki yıllarda Fransa’nın Marsilya şehrinde tıp eğitimi görür. Amcasının çıkarcı tavırları ve Fransızlara olan yakınlığı ve dalkavukluğa varan tutumları nedeniyle ve ülkesine hizmet etmeyi kendisine hedef seçtiği için İstanbul’a gelmeye karar verir. İstanbul’a geldiğinde gümrükte alışverişin yabancı parayla yapıldığına, kaldığı otelin isminin yabancı lisanda olmasına kadar birçok şeye tanık olur ve ilk hayal kırıklıklarını yaşar. İkinci gün ise Şeyh Salih Efendi’nin köşküne gider. Onu hiç görmemiş olan Salih Efendi doğal olarak yeğenini tanıyamaz. Kendini tanıtmasından sonra sevgiyle onu kucaklar. Salih Efendi’nin köşkünde hanımı, kızı Sabiha, oğlu İsmail ve eşi, Salih Efendi’nin yeğeni Zehra ikamet etmektedirler. Salih Efendi’nin ısrarlarıyla devlet kalemlerinde tercüman ve memur olarak görev alan Mansur, oralardaki lakaytlık ve çürümeden büyük acı duyar. Rüşvet ve adam kayırma buralarda sıradan hâle gelmiştir. Devlet yetkilisini aracı yapan sıradan bir kişi bile memuriyete kabul edilmekte, iki kişinin yapacağı iş için aynı dairede 40-50 kişi görev yapmaktadır. Buralardaki her türlü yanlışa müdahale eden Mansur, bu hayatın ve çalışma ortamının kendine uygun olmadığını anlar ve bu görevini bırakır. Devamında birkaç okulda hocalık yapar ve buralarda herkes tarafından sevilir ve takdir edilir. Mansur, devlet büyükleriyle yaptığı sohbetlerde de dini kuralların menfaat için eğilip büküldüğünü, hile yoluyla birçok şeyin meşru hâle geldiğini görür. Bütün bu durumlar onu rahatsız etmektedir Amcasının da olurunu alarak onun da referansıyla (fakat bu durumu Mansur bilmemektedir.)- tıp fakültesi diplomasını onaylatır ve doktorluk yapmaya başlar. Aynı zamanda amcasının da aile hekimi olmuştur. Mansur’u en çok üzen ise Zehra’ya, ona karşı olan hislerini söyleyememesidir. Zehra da Mansur’a karşı aynı hisleri beslemekte o da bir türlü Mansur’a açılamamaktadır. Zehra, iffetine düşkün iyi yetiştirilmiş bir kızdır amcasının kızı Sabiha’nın, İsmail’in eşinin -yani gelin hanımın- Kağıthane gezilerini hiç hoş karşılamamakta, oradaki yabancı erkeklerin hiç tanımadıkları kadınlara lakayt tavırlarını onaylamamakta ve bunu da yüksek sesle dile getirmektedir. Mansur, bir taraftan Zehra’yı düşünmekte bir taraftan da idealleri için mücadele etmektedir. İstanbul’da tanıştığı Mehmet Bey’le ortak bir muayenehane açarlar, işleri gayet iyi gitmektedir. Yardıma muhtaç durumda olanlara yardım etmeleri, fakirleri de bedava muayene etmeleri işlerinin en önemli parçasıdır. Bu işleri yaparken en gayretli yardımcılarından birisi de arkadaşı Mehmet Bey’in kız kardeşi Fatma’dır. Fatma sık sık köşke de gelip gitmektedir. Bu gelip gitmelerde Zehra ile de çok yakın arkadaş olurlar. İşler yoğunlaştığında da kendilerine, yine doktor olan arkadaşları Nuri Bey yardım etmektedir. Şeyh Salih Efendi ise, yıllardır devam etmekte olan bir davanın olumlu neticesini almanın mutluluğunu yaşamaktadır. Fransa hükümetine karşı açılan davayı kazanan Salih Efendi, böylelikle Zehra ve Mansur’un yıllardır biriken paralarını da alma hakkını kazanmıştır. Şeyhin niyeti silahlı milislerle, Fransızlara karşı mücadele etmektir. Bu parayı da o uğurda harcamayı tasarlamaktadır. Romanın devamında, bir adam ailenin üzerine adeta bir kabus gibi çökecek ve aileye büyük acılar yaşatacaktır. Mansur'un hayatı da bu olaylardan sonra daha farklı bir yöne doğru gitmeye başlayacaktır.
Karakterler:
- Mansur Bey: Romanın ana kahramanıdır, idealist bir şahıstır. Mansur Bey, Mizancı Mehmet Murat’ın idealist yanıdır. Vatanı için her şeyi göze almış ve 93 Harbi’nde yer almış bir kişidir.
- Zehra: Mansur’un çocukluk aşkı ve amcasının kızıdır. Akrabalarına göre akıllı, dürüst ve kendini geliştirmeye çalışan bir kişidir.