Yazılı Dönem Edebiyatı Özellikleri ve Eserleri

admin
0
Yazılı Dönem Edebiyatı Özellikleri ve Eserleri

Yazılı Dönem Edebiyatı Özellikleri ve Eserleri

     Yazıya ilk aktarılan eserlerin bulunduğu dönemdir. Türkçe yazılı belgeler 6. yüzyıldan kalan Yenisey ve 8. yüzyıldan kalan Orhun Yazıtlarıdır (Köktürk Kitabeleri). Orhun Yazıtları, Türklerin edebî değer taşıyan ilk yazılı metinleridir. Yazıtlarda kullanılan dil. Bütün dış etkilerden uzak, saf Türkçedir. Uygur yazıtları da bu dönemin eserlerindendir. Bu dönemde Türkler kendi alfabelerini (Göktürk, Uygur) kullanmışlardır.

        Yazılı dönemin genel özellikleri şunlardır:

  • Türklerin yazıyı kullanmasıyla başlar.
  • Yazılı dönem eserlerinde edebi bir dil kullanılmıştır.
  • Yazılı eserlerde döneme özgü özellikler görülür.
  • MS 8. yüzyılda yazılan Göktürk Yazıtları (Göktürk Kitabeleri, Orhun Abideleri/Anıtları) ile Uygur metinleri Türk edebiyatının ilk yazılı ürünleri kabul edilmektedir.
  • 8. yüzyıldan önce yazıldığı bilinen Yenisey Yazıtları’nda gelişmiş bir Türkçe kullanılmadığı için bu yazıtlar ilk yazılı, örnek olarak değerlendirilmez.
  • Arkeolojik kazılarda deriler üzerine yazılmış olarak bulunan dini Uygur metinleri de ilk yazılı edebiyat örneklerimizdendir.
  • Göktürklerde, Göktanrı inancı vardır. Göktanrı inancı Göktürk Yazıtları’na da yansımıştır. Göktürkler milli bir alfabe olan Göktürk alfabesini kullanmışlardır.
  • Uygurlar Budizm ve Maniheizm inancının yansıdığı metinler yazmışlardır. Uygur alfabesini kullanmışlardır.
  • Bu dönemde hem dini hem din dışı konular işlenmiştir.
  • Türkler tarih boyunca geniş coğrafyalara yayılıp birçok kültürle etkileşime girdikleri için Göktürk, Uygur, Mani, Brahmi, Arap ve Latin alfabeleri gibi birçok alfabe kullanmışlardır.
  • Türklerin kullandığı ilk alfabe, milli nitelikler taşıyan Göktürk alfabesidir (38 harften oluşur, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya yazılır.)
  • Göktürk alfabesinden sonra Uygur alfabesi kullanılmıştır. (14 harflidir, sağdan sola doğru yazılır)
  • Uygur alfabesinin ardından İslamiyet’ten sonra Arap alfabesi kullanılmıştır. Arap alfabesinden sonra ise Latin alfabesine dayalı yeni Türk alfabesi kullanılmıştır.


2. Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri)

     MS 720-735 yıllarına ait olan Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) Türk dili ve tarihinin bilinen edebi özelliği olan ilk ve en eski belgeleridir. "Ebedi, sonsuz taş" anlamına gelen "Bengü Taşlar" olarak da adlandırılır.

     Taşlar üzerine yazılarak bırakılmış eserlerdir. Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan döneminden kalma bu taşlar Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilmişlerdir.

     Anıtların olduğu yerde sadece dikilitaşlar değil yüzlerce hey­kel, balbal, taş yollar, su kanalları, kap­lumbağa heykelleri ve sunak taşları da bulunmuştur.

     Hitabelerde Göktürklerin bağımsızlıkları için Çinlilerle yaptıkları savaşlar, savaşların sonunda devleti yeniden nasıl kurdukları anlatılır. Türk milletine seslenilerek birlik beraberlik içinde yaşamaları gerektiği öğütlenmiştir.

        Göktürk Yazıtlarının (Orhun Abideleri) Özellikleri:

  • Göktürk Yazıtları, (Orhun Abideleri) Türkçenin bilinen en eski kaynağı ve ilk yazılı belgeleridir.
  • Abideler, Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi ile ilgili bilgiler içerir.
  • Milli alfabemizdir yani Türkler tarafından bulunmuştur.
  • Göktürk Yazıtları'ndaki metinler yukarıdan aşağıya doğru yazılmış satırlar da sağdan sola doğru dizilmiştir.
  • Göktürk alfabesi, 38 harflidir. 25 sessiz, 4 sesli 9 da birleşik sesten oluşmuştur.
  • Sözcükleri ayırmada çoğunlukla iki nokta kullanılmıştır.
  • Göktürk Yazıtları, yabancı etkilerden uzak arı bir Türkçe ile yazılmıştır.
  • Anıtlarda; aliterasyonlar, benzetmeler, atasözleri ve deyimler gibi dikkat çekici bir edebi dil kullanılmıştır.
  • Taşların bir tarafı Çince, üç tarafı da Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
  • Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar.
  • Göktürk Yazıtları, Türk isminin geçtiği ilk Türkçe metin olma özelliği taşır.
  • Yazıtlar, öz eleştiri niteliğindedir.
  • Söylev, anı ve tarih türlerinin edebiyatımızdaki ilk örnekleri olmaları bakımından büyük önem taşır.
  • Göktürk Yazıtları, düzyazı şeklinde şiirsel bir anlatımla oluşturulmuşlardır.
  • Anıtlarda hem din hem de din dışı konular işlenmiştir.
  • Göktürk Yazıtları, (Orhun Abideleri) "Türk" kelimesinin içerisinde geçtiği ilk metindir.
  • Göktürk Yazıtları, II. Göktürk devleti döneminde dikilmişse de yazıtlarda I. Göktürk devletinin tarihi anlatılır.
  • Orhun Nehri kıyısında Göktürklere ait dikili pek çok yazıt mevcutsa da bunlardan üçü önemlidir.
  • Kitabelerin yazarı Yollug Tigin'dir.
  • 1893 yılında Danimarkalı Thomsen anıtlardaki yazıyı çözmüş, Alman bilgini Radloff, yazıtların çevirisini yaparak dünyaya tanıtmıştır.
  • Göktürk Yazıtları, günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde yer alır.

 

a. Kültigin Anıtı

     Kültigin yazıtında Göktürk tarihine ait olaylar, Bilge Kağan’ın ağzından nakledilerek birlik, bütünlük mesajı verilir.

     3,35 metre yükseklikte, kireçtaşından yapılmış ve dört cephelidir. Yazıtın doğu yüzünde 40; güney ve kuzey yüzlerinde 13’er satır Göktürk harfli Türkçe metin vardır. Batı yüzünde ise, devrin Tang İmparatoru’nun Köl Tigin’in ölümü dolayısıyla gönderdiği Çince mesajına yer verilmiştir. Batı yüzünde Çince yazılar dışında yazıta sonradan eklenmiş Göktürk harfli iki satır bulunmaktadır. Yazıtın kuzeydoğu, güneydoğu, güneybatı yüzlerinde de (pahlarda) Göktürk harfli Türkçe metinler mevcuttur.

     Kültigin yazıtında Göktürk tarihine ait olaylar. Bilge Kağan’ın ağzından nakledilerek birlik, bütünlük mesajı verilir. Yazıtın doğu, kuzey ve güney yüzlerinin yazıcısı, Yollug Tigin, batı yüzünün yazıcısı ise, Tang İmparatoru Hiuan Tsong’ın yeğeni Çang Sengün’dür. Köl Tigin yazıtının doğu yüzünde, bütün Türk boylarının ortak damgası olduğu sanılan dağ keçisi damgasına; doğuya ve batıya bakan “tepelik” kısımlarında ise, kurttan süt emen çocuk tasvirlerine yer verilmiştir.

     Yazıt, geçen yaklaşık 1300 yıllık süreç içinde önemli ölçüde tahrip olmuştur. Zira yazıtın doğu ile kuzey yüzlerini birleştiren kısım yıldırım düşmesi sonucunda parçalanmıştır. Orijinalinde kaplumbağa kaide üzerinde bulunan yazıt, bu kaidenin de parçalanması üzerine 1911 yılında, sunak taşından kesilen granit bir blok üzerine oturtulmuştur.

 

b. Bilge Kağan Anıtı

     734 yılında ölen Bilge Kağan adına oğlu Tenri Kağan tarafından yaptırılan bu anıt 735 yılında dikilmiştir.

     Yazıtta Bilge Kağan’ın ağzından devletin nasıl büyüdüğü anlatılmakta ve Kültigin’in ölümünden sonraki olaylardan söz edilmektedir. Ayrıca kağanın konuşmasından başka yeğeni Yulluğ Tigin’in kayıtları da yer almaktadır. Yaklaşık 3.75 metre yüksekliğinde olan yazıt, dört cephelidir. Yazıtın doğu yüzünde 41, kuzey ve güney yüzlerinde 15’er satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunmaktadır. Batı yüzünde ise, (Köl Tigin yazıtında olduğu gibi). Çince bir metne yer verilmiştir. Batı yüzünün tepelik kısmının ortalarına da Göktürk harfli Türkçe manzum metin yazılmıştır.

     Yazıtın güneydoğu, güneybatı ve batı yüzlerinde de (pahlarda) Göktürk harfli Türkçe küçük metinler bulunmaktadır. Yazıtta olayları nakleden, öğütler veren Bilge Kağan’dır. Yazıta Köl Tigin’in ölümünden sonraki olaylar anlatılmıştır.

 

c. Tonyukuk Anıtı

     Tonyukuk anıtı dört cepheli iki dikilitaş halindedir. Yazılar diğer taşlara göre daha silik durumdadır.

     Tonyukuk, Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kağan’ın amcası Kapgan Kağan’ın ve Bilge Kağan’ın baş bilicisi yani baş veziri idi. Bu anıtı ihtiyarlık devrinde kendisi diktirmiştir ve yazılar da kendisine aittir. Taşlarda Göktürklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğu, kurtuluş savaşının nasıl yapıldığı ve Tonyukuk’un neler yaptığı anlatılır. Birinci yazıtta 35. ikinci yazıtta 27 satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunmaktadır.

 

2. Uygur Dönemi Eserleri

     9. yüzyılda Türk dünyasına Uygurlar egemen olmuştur. Uygurlar, kendilerine ait 14 harflik bir alfabe geliştirip onu kullandılar. Bu alfabe uzun bir dönem Türk dünyasının ortak alfabesi olmuştur. Uygurların dinleri de farklıdır. Uygurlar arasında en fazla yayılan ve kültürel hayatı en çok etkileyen din Budizm’dir. Uygur Dönemi’nde Türkler ilk defa kitap yazmışlardır.

 

a. Altun Yaruk (Altın Işık)

     Sarı Uygurlar arasında bulunan Altun Yaruk, 1913-1916 yılları arasında Radloff ve Malov tarafından yayımlanır. Bu eser yedi yüzden fazla sayfadan oluşmaktadır. 10. yüzyılın ilk yarısında yazıldığı tahmin edilen Altun Yaruk’un tanınması 17. yüzyıldadır. İçerisinde sadece Uygur harfli metinlere yer verilir. Şıngku Seli Tutung tarafından Çinceden Uygurcaya çevrilmiştir.

     Burkancılığın temellerini, felsefesini ve Buda’nın menkıbelerini içerir. İlk Budist Türkçe metinler arasında yer almaktadır. Budist Türk edebiyatının en hacimli eserlerindendir. Budizm’e ait esaslar eserde geniş anlatımlarla ve oldukça akıcı bir üslupla anlatılır. 10. yüzyılda çevrildiği tahmin edilen Altun Yaruk’un bugün birçok nüshası bulunmaktadır.

 

b. Irk Bitig (Fal Kitabı)

     “Uygur Dönemi eserleri”nden  Irk Bitig (Fal Kitabı), tahminen 930 yılında ve Köktürk harfleriyle kaleme alınmış, Mani çerçevesinde yazılmış önemli bir metindir. İçinde dine ait unsurlar bulunmakla birlikte dini bir eser değildir, bir fal kitabıdır. Her biri ayrı bir fal olarak yorumlanan 65 paragraftan meydana gelmiştir. Beş Balıklı Şingku Seli Tutung tarafından Çinceden Uygurcaya çevrilmiş olan eser, tercümeden çok başlı başına bir adaptasyondur

 

c. Kalyanamkara ve Papamkara

     İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade anlamına gelen bir Uygur eseridir. Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma bir eserdir. Budizm ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bu yazılı metin, Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır.

     Eser, Edgü Ogli Tigin İle Ayıg Ogli Tigin (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade) Uygurlardan günümüze kalmış metinlerdendir. Bir Buda mabedinde bulunan bu eserde, iyi bir şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerine engel olmak üzere çok değerli bir mücevheri ele geçirmek için çıktığı maceralı yolculuk anlatılır. Gemilerle yapılan yolculukta bin bir türlü tehlike vardır. Şehzadenin sahip olduğu mücevher kötü yürekli kardeş tarafından gözleri oyularak çalınır. Fakat sonunda adalet yerini bulur ve iyi yürekli şehzade Buda’ya dönüşür. Aslı Sanskritçe olan ve 10. yüzyılda Uygurcaya çevrilen bu eserde çok canlı bir üslup vardır. Olaylar çok akıcı bir dille anlatılmakta, yer yer görülen çok canlı tasvirler çok kısa tutulmakta, yine yer yer rastlanan karşılıklı konuşmalar üslubun akıcılığını bir kat daha artırmaktadır.

 

d. Sekiz Yükmek (Sekiz Bilgi)

     Uygurlar arasında yayılmış olan Budizm’in öğreti, düşünce veya inancını başkalarına tanıtmak için yazılan bir eserdir. Eserde beş duyu organı ve bazı manevi bilgiler anlatılmıştır. Çinceden çevrilen Sekiz Yükmek’te Burkancılığa ait dinî ve ahlaki inanışlar ve bazı pratik bilgiler vardır. Uygurlar arasında çok yayılan bu eser, kısa cümleleriyle, içten anlatımı ve zengin söz varlığıyla dikkati çeker.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)