Sözlü Dönem Edebiyatı Özellikleri ve Ürünleri

admin
0
Sözlü Dönem Edebiyatı

Sözlü Dönem Edebiyatı

     Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu dönemde, Türk toplumlarında ozan denen saz şairleri bulunurdu. Bunlar dinî törenlerde ve bütün sosyal etkinliklerde şiir söyler, destan okurlardı. Böylece dilden dile dolaşan bir şiir geleneği oluşmuş, tarih boyunca tüm kültür değişmelerine rağmen yok olmayan bu gelenek günümüze kadar kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür.

 

      Sözlü edebiyatın genel özellikleri şunlardır:

  • Sözlü edebiyat döneminde kavmi özellikler görülür.
  • Sözlü ürünlerin ortaya çıkmasında dini törenler etkilidir.
  • Şiirler, sığır adı verilen av törenlerinde, yuğ adı verilen yas törenlerinde ve şölen adı verilen toplu ziyafetlerde söylenmiştir.
  • Bu dönemde ozan, baksı, kam denen kişilerce, müzik eşliğinde kopuz adı verilen sazla şiir söylenirdi.
  • Bu dönemin asıl ürününü doğal destanlar dediğimiz tür oluşturur.
  • Ölçü, millî ölçümüz olan “hece’ ölçüsüdür ve bunların 7’li, 8’li ve 11’li olanları tercih edilmiştir.
  • Nazım birimi dörtlük “tür.
  • Sığır (av törenleri), şölen (dini ayinler), yuğ (ölen kişinin ardından yapılan törenler) adı verilen toplantılarda oluşmuştur.
  • Dildeki kelime sayısı sınırlı kalmıştır. Yabancı dillerin etkisi yoktur, saf bir Türkçedir.
  • Dizelerde genel olarak yarım uyak ve redif kullanılmıştır.
  • Daha çok doğa, aşk, kahramanlık, yiğitlik ve ölüm konuları işlenmiştir.
  • Anonim olan ürünler sade bir Türkçeyle söylenmiştir.
  • Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde ilk kez bu dönem ürünlerini derlemiş ve yazıya geçirmiştir.

 

Sözlü Edebiyat Döneminin Ürünleri:

1.Koşuk

     Türkler, İslamiyet ile tanışmadan evvel "sığır" adı verilen av törenleri ile "şölen" adı verilen ziyafetlerde ve kazanılan savaşlar sonunda birtakım eğlenceler düzenlemişlerdir. Bu eğlencelerde daha çok lirik, epik ve pastoral özellikler taşıyan ve bir ezgiyle söylenen doğa sevgisi temalı şiirlere koşuk denir.

     Koşuk, Sözlü Edebiyat döneminin diğer ürünlerine oranla duygu yönü ağır basan bir türdür. Koşuklar, içerik ve söyleyiş bakımından Halk Edebiyatı'ndaki koşmalara, Divan Edebiyatı'ndaki gazellere benzer.

 

     Koşuk Türünün Özellikleri:

  • Konuları aşk, doğa sevgisi ve yiğitliktir.
  • Koşuklar, şölenlerde kopuz eşliğinde söylenir.
  • Halk Edebiyatı'ndaki koşmaların ilk biçimleri sayılır.
  • Uyak düzeni aaab, cccb, dddb şeklindedir. Yani dörtlüklerin ilk üç dizesi kendi arasında, dördüncü dizeleri de birbiriyle uyaklıdır.
  • Koşuklar, sözlü ve anonim özellikler taşır.
  • Koşuklar, hece ölçüsünün 7'li ve 11'li kalıplarıyla yazılmışlardır.
  • Yarım uyak kullanılmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Kaşgarlı Mahmut, koşuk türünü yazıya geçiren kişi olarak bilinir.

 

Koşuk Örnekleri:

Öpkem kelip ogradım

Arslanlayu kökredim

Alplar başın togradım

Emdi meni kim tutar

 

Kanı akıp yoşuldu

Kabı kamug deşildi

Ölüg birle koşuldu

Togmuş küni uş batar

 

Kaklar kamug kölerdi

Taglar başı ilerdi

Ajun tını yılırdı

Tütü çeçek çerkeşür

 

Etil suwı aka turur

Kaya tübi kaka turur

Balık telim baka turur

Kölün takı küşerür

 

Günümüz Türkçesiyle

Öfkelenip dışarı çıktım

Arslan gibi kükredim

Yiğitler başını doğradım

Şimdi beni kim tutabilir

 

Kanı akıp boşandı

Derisi baştanbaşa deşildi

Ölüler ile bir oldu

Doğan güneş işte batardı

 

Kuru yerler hep gülerdi

Dağbaşları göründü

Dünyanın soluğu ılındı

Türlü çiçekler sıralandı

 

İtil suyu akar durur

Kaya dibini oyar durur

Bütün balıklar bakıp durur

Gölü bile taşırırlar

 

2.Sagu

     Kişilerin ölümünden duyulan acının işlendiği şiirlere sagu denir. Ölen kişinin dürüstlüğü, iyilikleri, yaptığı işler, ölümünden doğan acının fazilet ve mertliklerinin anlatıldığı sagular Halk Edebiyatı'nda ağıt, Divan Edebiyatı'nda mersiye adını alır.

     Sagular, "yuğ" adı verilen cenaze törenlerinde söylenirdi. Sagular, destan özelliği de gösterdiklerinden onlarda geniş doğa tasvirlerine yer verilir. Sözlü gelenek içerisinde ortaya çıkan sagu özelliği taşıyan iki şiir günümüzde de varlığını korumaktadır.

     Birincisi, bilinen en eski sagu örneği olan "Alp Er Tunga" sagusudur. Alp Er Tunga sagusu Kaşgarlı Mahmut tarafından halk ağzından derlenmiştir. İkincisi ise Hun Devleti hükümdarı Atilla'nın ölümü nedeniyle söylenmiştir.

 

     Saguların Özellikleri:

  • Biçim özelliği bakımından koşuk ile aynıdır.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Kopuz eşliğinde söylenir.
  • Sagularda 7'li hece ölçüsü kullanılır. Ölçü genellikle 4+3 şeklindeki duraklardan oluşur.
  • Kafiye örgüsü "aaab" şeklinde olup ilk üç mısra kendi arasında kafiyelidir.
  • Saguların halk şiirindeki karşılığı "ağıt" divan şiirindeki karşılığı "mersiye"dir.

 

Sagu Örneği:

Alp Er Tonga öldi mü

İsiz ajun kaldı mu

Ödlek öçin aldı mu

Emdi yürek yırtılur

 

Ödlek yarag közetti

Ogrı tuzak uzattı

Begler begin azıttı

Kaçsa kah kurtulur

Ulşıp eren börleyü

 

Yırtıp yaka urlayu

Sıkrıp üni yurlayu

Sıgtap közi örtülür

 

Ödlek arıg kevredi

Yunçıg yavuz tavradı

Erdem yeme savradı

Ajun begi çertilür

 

Bilge bögü yunçıdı

Ajun atı yençidi

Erdem eti tmçıdı

Yerge tegip sürtülür

 

Günümüz Türkçesiyle

Alp Er Tunga öldü mü

Kötü dünya kaldı mı

Felek öcünü aldı mı

Şimdi yürek yırtılır

 

Beyler atlarını yoruyor

Kaygı beyleri durduruyor

Benzi, yüzü sararıyor

Safrana bulanıyor

 

Erler kurt misali ağlıyor

Yakalarını yırtarak bağırıyor

Hüzünlü türküler söylüyor

Gözleri yaşla örtülüyor

 

Gönlümün içini yaktı

Yetmiş yaş ihtiyarlattı

Geçmiş günleri arattı

Geçen günler aranıyor

 

3.Sav

     Az sözle çok şey anlatan anlam yoğunluğu taşıyan özlü sözlere sav denir. Savlar, İslamiyet Öncesi Türk toplumunun geleneklerini ve hayata bakış açısını ortaya koyar. Atasözlerinin karşılığıdır.

 

     Savların Özellikleri:

  • Kısa ve özlü sözlerdir.
  • Bir öğüt, deneyim ve düşünceyi içerir.
  • Savlar, biçim olarak düzyazının bir cümlesi gibidir.
  • Bugünkü atasözlerin ilk şekillerini oluşturan savlar bazı ses değişiklikleriyle günümüzde de varlığını devam ettirmişlerdir.
  • Kolayca ezberlenip unutulmasın diye şiir gibi söylenmişlerdir.
  • Halkın ortak kültür değerlerini yansıtan savların tıpkı atasözlerinde olduğu gibi ilk söyleyeni belli değildir.
  • Uygur alfabesinde de atasözü olarak kullanılır.
  • Savlar, 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan Divanü Lügati't Türk adlı eserde derlenmiştir.
  • Divan Edebiyatı'nda "darb-ı mesel" adını alır.

 

Sav Örnekleri:

Aç ne yimes, tok ne times.

(Aç ne yemez, tok ne demez.)

 

Ağılda oğlak toğsa arıkta otı öner.

(Ağılda oğlak doğsa ırmakta otu biter.)

 

Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas.

(Hile ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.)

 

Avcı nice al bilse adığ anca yol bilir.

(Avcı ne kadar hile bilse ayı o kadar yol bilir.)

 

Biş erngek tüz ermes.

(Beş parmak bir olmaz.)

 

Bir karga birle kış kelmes.

(Bir karga ile kış gelmez.)

 

Böri koşnısın yimes.

(Kurt komşusunu yemez.)

 

Ermegüke bulıt yük bolır.

(Tembele bulut yük olur.)

 

Efdeki buzagı öküz bolmas.

(Evdeki buzağı öküz olmaz.)

 

İt ısırmaz, at tepmes time.

(İt ısırmaz, at tepmez deme.)

 

Kanıg kan bile yumas.

(Kanı kanla yıkamazlar.)

 

Kaynar öküz keçiksiz bolmas.

(Coşkun ırmak geçitsiz olmaz.)

 

Közden yırarsa könülden yeme yırar.

(Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.)

 

Künde irük yok, beğde kıyık yok.

(Güneşte çatlak olmaz bey sözünde caymamalıdır.)

 

Ot tese ağız köymez.

(Ateş demekle ağız yanmaz.)

 

4.Destan (Epope)

     Sözlü Edebiyat döneminin en önemli ürünüdür. Türk edebiyatının ilk örneklerini oluşturan destan türü, milletlerin hayatlarını yakından ilgilendiren büyük felaketleri, sosyal olayları, kahramanlıkları, savaş, göç ve doğal afetleri anlatan uzun manzum ürünlerdir.

     Oluşumları bakımından destanlar doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılır. Kendiliğinden oluşan ve çoğunlukla bir şair tarafından bir araya getirilen destanlara doğal; herhangi bir tarihi hadisenin sonraki yıllarda bir şair tarafından kaleme alındığı destanlar da yapma destan adını alır.

     Türk destanları hakkında mevcut bilgiler oldukça kısıtlıdır. Destanlarımızın önemli bir kısmı yazıya geç geçirildiğinden sözlü edebiyattaki şeklini yansıtmaktan uzaklaşmışlardır. Türk destanlarının günümüzdeki mevcutları diğer milletlerin kaynaklarından derlenmiştir.

     Destanlar, bir ulusun kaderini ilgilendiren konuları işlediğinden ortak bir vicdanı yansıtır. Günümüzdeki mevcut destanlarımızla ilgili bilgiler yabancılar tarafından derlenmiştir. İran, Çin ve Arap belgelerinden toplanılan bilgilerle ilk destanlarımızın varlığına ulaşırız. Alp, bilge ve kadın tipi destanlarda karşımıza çıkan ortak tiplerdir.

 

     Destan (Epope) Türünün Özellikleri:

  • Mitolojik öğeler ve olağanüstülük destanların en önemli unsurlarıdır.
  • Türk destanlarındaki mitolojik öğeleri ışık, rüya, demir, ağaç, altın, at, yay, kurt, mağara gibi unsurlar oluşturur.
  • Destanlarda toplumun ortak kültürü yansıtılır.
  • Destan­lar olay çevresinde gelişen edebi metinlerdir.
  • Destanlar, yazının icat edilmediği dönemin ürünleridir.
  • Anonimdirler. Yani kim tarafından söylendiği bilinmemektedir. Günümüze ağızdan ağıza aktarılarak gelmiştir.
  • Manzum eserlerdir. Dize kavramı ile oluşturulmuşlardır.
  • Destanlarda yiğitçe bir söyleyiş sezilir.
  • Destanlar, oldukça uzun yazılardır.
  • Dörtlüklerden oluşur.
  • Dil, oldukça sade ve anlaşılırdır.
  • Destanlarda uyak kullanılmıştır.
  • Destanlarda belirli olan bir zaman ve yer bulunmaz.
  • Hem gerçek hem de olağanüstü olaylar birlikte yer alır.
  • Önemli kişiler han, kral gibi seçkin kişilerden veya toplumun genel kabulünü gören bir kahramandan ibarettir.
  • Destanlarda milli nazım ölçüsü kullanılır. Milli, dini, örfi ve tarihi değerlere destanlarda yer verilir.

 

İslamiyet’ten Önceki Türk Destanları:

A. Saka Türklerine Ait Destanlar

1. Alp Er Tunga Destanı

2. Şu Destanı

B. Hunlara Ait Destanlar

1. Oğuz Kağan Destanı

2. Atilla Destanı

C. Göktürk Destanları

1. Bozkurt Destanı

2. Ergenekon Destanı

D. Uygur Türklerinin Destanları

1. Türeyiş Destanı

2. Göç Destanı

 

İslamiyetten Sonraki Türk Destanları:

Karahanlı Dönemi – Satuk Buğra Han Destanı
Kazak-Kırgız Dönemi – Manas Destanı
Moğol Dönemi – Cengiz Han Destanı (Cengiz-Name)
Tatar-Kırım Dönemi – Timur Destanı
Tatar-Kırım Dönemi – Edige Destanı
Beylikler Dönemi – Danişmend Gazi Destanı (Danişmend-Name)
Selçuklular Dönemi – Battal Gazi Destanı (Battal-Name)
Osmanlılar Dönemi – Köroğlu Destanı

 

Oluşumları Bakımından Destanlar:

Doğal Destanlar: Halk arasında ortaya çıkan anonim ürünlerdir. Genellikle bir şair tarafından derlenip düzenlenmiştir.

  • Kalevala - Finlandiya
  • Mahabharata - Hint
  • Ramayana - Hint
  • Chanson de Roland - Fransız
  • Nibelungen - Alman
  • İgor - Rus
  • Beowulf - İngiliz
  • İliada - Yunan
  • Odysseia - Yunan
  • Şehname - İran
  • Gılgamış - Sümer
  • Oğuz Kağan - Türk
  • Ergenekon - Türk
  • Manas - Kırgız

 

Yapma Destanlar: Herhangi bir olayın doğal destana benzetilerek bir şair tarafından destanlaştırılmasıdır.

  • Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
  • İstanbul Fetih Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
  • Çanakkele Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
  • Çanakkale Şehitlerine (Mehmet Akif)
  • Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa)
  • Kuvayi Milliye Destanı (Nazım Hikmet)
  • Kurtuluş Savaşı Destanı (Cahit Külebi)
  • Sakarya Meydan Savaşı (Ceyhun Atuf Kansu)
  • Virgilius (Aeneis) İtalya                                         
  • Dante (İlahi Komedi) İtalya
  • Milton (Kaybolmuş Cennet) İngiliz
  • Ludavico Aristo (Çılgın Orlando) İtalya
  • Tasso (Kurtarılmış Kudüs) İtalya
  • Firdevsi (Şehnâme) İran



Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)