Divan Edebiyatında Nesir Türleri

admin
0
Divan Edebiyatında Nesir Türleri

        Divan Edebiyatında Nesir Türleri

         1.Tezkire

  • Çeşitli meslek dallarından önemli şahsiyetlerin hayatlarını anlatan eserlere denir. Sözlükte "sözü edilen, bahsi geçen" anlamlarına gelir. Tezkirelerde kişilerin hayatları objektif veya subjektif olarak ele alınır. İran edebiyatında ortaya çıkan tezkire türü bir nevi edebiyat antolojisi görevini görür. Tezkireler sayesinde devrin şairlerinin unutulup gitmeleri önlenmiştir.
  • Tezkireler çeşitli adlarla anılır. Şairleri tanıtan tezkirelere "şuara tezkiresi" veya "tezkiretü'ş şuara"; evliyaların hayatlarını anlatan tezkireler "tezkiretü'l evliya" adını alır.
  • Tezkireler, genellikle adlara ya da mahlaslara göre alfabetik olarak düzenlenmişlerdir. Tezkirelerde kişilerin yaşam öykülerine kısaca değinilmiş bulundukları resmi görevleri belirtilmiş ve önemli şiirlerinden örnekler verilmiştir. Bu yönüyle tezkirelerin edebi eleştiriler içerdiği söylenebilir.
  • Tezkireler, aynı zamanda döneminin edebiyat ve kültür ürünleridir. Yazıldıkları dönemin sosyal, kültürel, sanatsal özelliklerini yansıtır. Günümüz araştırmacıları için önemli birer belge ve kaynak görevindedir.
  • Batı edebiyatında tezkire türünün karşılığı olarak "biyografi" kavramı kullanılır. Türk edebiyatında ilk tezkire örneği Ali Şir Nevai'nin "Mecalisü'n Nefais" eseridir. Tezkire yazma geleneği bu eserle başlamıştır. Anadolu sahasında ilk örnek ise asıl adı "Heşt Behişt" olan "Sehi Bey Tezkiresi"dir.

 

         Türk Edebiyatı'nda Başlıca Tezkire Örnekleri

  • Ali Şir Nevayî: Mecalisü'n-Nefâis
  • Sehi Bey: Heşt Behişt
  • Latifî: Latifî Tezkiresi
  • Ahdî: Gülşen-i Şuara
  • Âşık Çelebi: Meşa'irü'ş-Şuara
  • Hasan Çelebi: Kınalızade Tezkiresi
  • Beyanî: Beyanî Tezkiresi
  • Riyazî: Riyazü'ş-Şuara
  • Rıza: Rıza Tezkiresi

 

         2.Siyer

  • Siyer, "sire" ve "siret" sözcüklerinin çoğulu olarak kullanılır. Sözlükte "yol göstermek" anlamına gelir. Siyer, peygamberimizin (SAV) hayatını anlatmak amacıyla yazılan eserlerin ortak adıdır. Siyer türünde peygamberimizin dünyaya gelişi, peygamberliği, Miraç ve hicret olayları, yaptığı savaşlar ve gösterdiği mucizelerle ölümü anlatılır.
  • Siyer türü temelde Kur'an, hadis ve bunların yorumlanmasından beslenen bir türdür. Zamanla olağanüstü özellikler ön plana çıkınca menkıbevi özellikler kazanmıştır.
  • İslam'ın ilk devirlerine ait hadis, eser, rivayet gibi sözlü anlatımların zaman içinde bir araya getirilmesi, düzenlenmesi ve tasnif edilmesi ile oluşturulan din alanı ile ilgili çalışma alanıdır.
  • Mesnevi şeklinde de yazılabilen siyer, Divan Edebiyatı'nda sadece din büyüklerinin değil hükümdar gibi önemli kişilerin hayat hikâyesi anlamlarında da kullanılır. Siyer anlatımında heyecanlı ve etkileyici bir dil egemendir.
  • Türk edebiyatında siyer türünün ilk örneğini Erzurumlu Mustafa Darir'in "Siretü'n Nebi" adlı eseri oluşturur. Eserde birçok şiir ve çeşitli kaynaklardan derlediği menkıbeler yer alır.
  • Veysi'nin "Siyer-i Veysi" eseri ise en ünlü siyer örneği olarak kabul edilir.

 

         3.Hilye

  • Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) ile dört halifesini ruhsal ve fiziksel güzellikleriyle ve örnek davranışlarıyla anlatan yapıtlar hilye olarak adlandırılır. Hilyeler, bir şekilde dini portreler olarak kabul edilir.
  • Hilyeler, daha çok peygamberimiz için yazılmakla birlikte hilyelerin dört halife için yazılanları da bulunmaktadır. "Şemail-i Şerif", "Hilye-i Şerif", "Hilyetü'n Nebi" ismiyle de bilinen eserlerde bu konu işlenmiştir.
  • Hilyeler, kaynağını hadis ve tarih kitaplarından alır. Hilyeler, mensur ağırlıklı olmakla birlikte manzum şekilde de kaleme alınmışlardır.
  • Hakani'nin "Hilye-i Hakani" kitabı bu türde en önemli eser olarak bilinir.

 

         4.Mektup

  • Divan Edebiyatı'nda fazla yaygın bir tür olmayan mektup düzyazı türleri içerisinde değerlendirilir. Münşeatlarda özel ve resmi mektuplara çokça yer verilmiştir. Bu mektupların dili oldukça süslü ve ağırdır.
  • Münşeatlar, Divan Edebiyatı'nda yazarının ismi ile anılmışlardır. Münşeat-ı Feridun Bey gibi.
  • Divan nesrinde Fuzuli'nin yazmış olduğu "Şikâyetname" en önemli mektup örneğini oluşturur. Fuzuli'nin, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı sarayına alınması sırasında kaleme alınmıştır. Fuzuli, padişaha çok güzel kasideler sunmuş ve dokuz akçelik maaşla ödüllendirilmiştir.
  • Maaşını alamayınca Osmanlı'nın bürokrasisine sert bir eleştiri yöneltmiş bürokrasiyi rüşvet almakla ve yozlaşmış olmakla suçlamıştır. Vakıf idaresindeki yolsuzlukları bildirmek için devrin nişancısına bu mektubu yazmıştır. "Şikâyetname"de geçen "Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar." cümlesi bu mektubun içeriğini özetleyen cümledir. Mektupta oldukça sade fakat sanatlı bir üslup kullanılmıştır.

 

         5.Tarih

  • Tarih, Divan Edebiyatı nesri içerisinde önemli bir yer tutar. Divan Edebiyatı'nda bu türle birçok eser verilmiştir. Eserler, çoğunlukla kişilerin isimleriyle birlikte yer almıştır. Divan Edebiyatı nesri içerisinde yer alan tarih türünün yüzyıllara göre önemli yapıtları şunlardır:

  • Âşıkpaşazade Tarihi (15. yüzyıl)
  • Tecü't Teravih: Hoca Sadettin Efendi (16. yüzyıl)
  • Peçevi Tarihi: Peçevi İbrahim Efendi (17.yüzyıl)
  • Fezleke: Kâtip Çelebi (17. yüzyıl)
  • Naima Tarihi (18. yüzyıl)
  • Cevdet Paşa Tarihi (19. yüzyıl)

 

         6. Seyahatname

  • Gezilip görülen yerlerin bıraktığı izlenimlerinin anlatıldığı düzyazı türüdür. Seyahatname türüyle amaçlanan gezip görülen yerlerin doğal güzelliklerini, sosyal yaşantısını, gelenek ve göreneklerini tanıtmaktır. Bu açıdan seyahatnameler birer tarihi yapıt özelliğini de gösterir.
  • Seyahatname türünün en önemli örneği hiç kuşkusuz Evliya Çelebi Seyahatnamesi'dir. Evliya Çelebi'nin yazmış olduğu Seyahatname, Osmanlı sınırlarını aşan çok geniş bir coğrafyada gittiği yerlerin tarihi, folkloru, edebiyatı, sanatsal faaliyetleri ve coğrafyası hakkında bilgiler içerir.  Eser, sade, sürükleyici ve nükteli bir üsluba sahiptir.
  • Babür Şah'ın "Babürname" eseri de seyahatname türünün önemli bir örneğidir. Eserin yazarı olan Babür, gittiği her yerde doğal ve coğrafi çevreyi, durumu, iklimi, şehirleri, binaları, sanat abideleri, halkın örf ve adetlerini de içerecek şekilde realist bir şekilde anlatır.
  • Seyahatname türüne diğer bir güzel örnek de Seydi Ali Reis'in "Miratü'l Memalik" eseridir. Seydi Ali Reis'ın, Mısır donanması kaptanlığına atanmasından sonra çıktığı Hindistan yolculuğu ve oradan da Bağdat'a dönünceye kadar gördüğü ve yaşadıklarını anlatan gezi notlarını içerir.
  • Piri Reis'in "Kitab-ı Bahriye" eseri de seyahatname türünde yazılmış önemli bir eserdir. Eserde Akdeniz kıyıları, adaları, boğazları ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer alır. Eserde Anadolu sahillerinin özelliklerinden çok ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiştir.
  • Nabi'nin "Tuhfetü'l Harameyn" eseri de Nabi'nin hac izlenimlerini içerir. Eser, sosyolojik, tarihi, coğrafik ve otobiyografik açıdan içerdiği özelliklerle de oldukça önemli bir eserdir. 
  • İzzet Molla'nın "Mihnetkeşan" eseri de seyahatname türünde yazılmış diğer önemli bir eser olarak bilinir.

 

        7. Sefaretname

  • Siyasi bir görevle yurt dışına gönderilen elçilerin (sefirlerin) gittikleri yerlerle ilgili devrin siyaset ve diplomasisi, bulunduğu şehrin ve ülkenin güncel hayatıyla ilgili yazdıkları kitaplara sefaretname denir.
  • Yabancı ülkelere giden bu elçiler izlenimlerini İstanbul'dan başlayarak yazmışlardır. Sefirler bu yazdıklarını dönemin sadrazam ve padişahlarına takdim etmişlerdir. Sefaretnameler genellikle elçinin kendisi tarafından hazırlanmıştır. Sefirin maiyetinde olanların hazırladıkları sefaretnameler de vardır.
  • Osmanlı devletinde elçiler yalnız Avrupa'ya değil diğer ülkelere de gönderilmiştir. Buraya giden elçiler de tıpkı Avrupa'ya giden elçiler gibi sefaretnameler hazırlamışlardır.
  • Sefaretnameler, diğer ülkelerdeki ilmi ve teknik gelişmeleri yansıtması bakımından oldukça önemli eserlerdir. Bu anlamda ülkemizde de birçok ilmi, teknik ve idari yeniliklere sebep olmuşlardır. Diğer ülkelerin sosyal, ahlaki ve kültürel özelliklerinden bahsettikleri için özentiyi de beraberinde getirmiş olan sefaretnameler kültürel yozlaşmaya da neden olmuşlardır.
  • Sefaretnameler, sefirlerin (elçilerin) doğrudan doğruya görevleriyle ilgili sefaretnameler ve elçilerin gezip gördükleri yerlerin sosyal, idari, askeri ve kültürel hayatları hakkında önemli bilgiler veren sefaretnameler olmak üzere iki grupta incelenir.
  • "Sefaretname" türü Osmanlı'nın kuruluş döneminde olmakla birlikte daha çok Osmanlının Batı'ya açıldığı son dönemiyle ilgili bir türdür. Sefaretnamelerin bir kısmı tarihçi veya vakanüvisler tarafından kaynak olarak kullanılmış bir kısmı da yayımlanmıştır. İlk örneğini de Viyana Sefaretnamesi ile Kara Mehmet Çelebi vermiştir.
  • Yirmisekiz Çelebi Mehmet'in "Paris Sefaretnamesi" bu türün en tanınmışıdır. Yirmisekiz Çelebi Mehmet, Osmanlı padişahlarından III. Ahmet zamanında elçilik göreviyle Paris'e gönderilir. Amaçlanan Fransa ile Osmanlı arasındaki ilişkileri geliştirmektir. Yirmisekiz Çelebi Mehmet de bu elçilik görevi sırasında gördüklerini, izlenimlerini, yaşadıklarını yazar. Bu eser bu açıdan Avrupa ve Avrupa medeniyetini tanıtan en önemli eserlerden biridir.

 

        Başlıca Sefaretnameler:

  • Kara Mehmed Çelebi: Viyana Sefaretnâmesi
  • İbrahim Paşa: Viyana Sefaretnâmesi
  • Yirmisekiz Mehmed Çelebi: Fransa Sefaretnamesi
  • Ahmed Dürri Efendi: İran Sefaretnâmesi
  • Nişli Mehmed Ağa: Rusya Sefaretnâmesi
  • Mehmed Efendi: Lehistan Sefaretnâmesi
  • Salim Efendi: Hindistan Sefaretnâmesi
  • Ahmed Resmî Efendi: Berlin Sefaretnâmesi
  • Vasıf Efendi: İspanya Sefaretnâmesi
  • Mehmed Sadık Rıfat Paşa: İtalya Sefaretnâmesi

 

         8. Surname

  • Osmanlı şehzadelerinin sünnet olma törenleri ile kadın sultanların doğumlarını anlatan düzyazı veya manzum olarak yazılan eserlere  surname denir.
  • Surnameler, şehzadelerin "Sûr-ı Hıtân" denilen sünnet düğünlerini; kızların ve kızkardeşlerinin "Sûr-ı Ârûs" ismi verilen evlenme düğünlerini ve "Veladet-i Hümayun" olarak isimlendirilen padişah ve şehzadelerin doğumları nedeniyle yapılan etkinliklere denir. Başka bir ifadeyle Osmanlı dönemi Türk edebiyatında şenlikler hakkında kaleme alınan edebi metinlerin genel adıdır.
  • Surname, sözlükte "düğün, ziyafet, şenlik" anlamına gelen "sur" kelimesiyle "mektup, kitap" anlamlarına gelen "name" sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir kavramdır. Kaside şeklinde yazılanlara da surriye adı verilir.
  • Surnameler, 16. yüzyıldan itibaren bir tür olarak karşımıza çıkmışlardır. Surnameler; yarışmalar, folklorik unsurlar, musiki parçaları, ziyafetler, yiyecek ve içecekler, giyim-kuşam gibi dönemin zihniyeti hakkında da bilgiler içerir.
  • Surnamelerde gece ve gündüz devam eden eğlencelerde dağıtılan ödüller, vezirlerin sunduğu armağanlar, eğlence zamanında gösterilen hünerler de anlatılmıştır.
  • Surnameler, sadece sarayın düzenlediği törenleri konu edinir. Şenliklerden sonra yazarlar ya kendi istekleri yahut padişahın görevlendirdiği kişinin emriyle bu eserleri ortaya çıkarmışlardır. Surnamelerde minyatürler de tasvir edilmiştir.
  • Surnamelerde, bazen yazarın padişahın ihsanına kavuşmak için olayları gereğinden fazla abarttığı ve ifade tarzında olağanın dışına da çıktığı görülür.
  • Müstakil özellikli ilk surnâme Gelibolulu Âlî'nin "Câmiu'l-Buhûr Der Mecâlis-i Sûr" adlı eseridir. İlk suriyye de Hayalî Bey'in "Kasîde Der Sûr-ı ibrahim Paşa" kasidesidir.
  • Bağımsız anlamda bilinen ilk surname örneği ise III. Murat'ın oğlu Şehzade Mehmet için yaptığı sünnet törenidir.
  • Nabi'nin "Surname" eseri de bu tür için oldukça önemli bir örnektir.

 

         9. Şehrengiz

  • Divan Edebiyatı'nda bir şehrin güzelliklerinin anlatıldığı  eserlere  şehrengiz  denir. Manzum olarak da yazılabilir. Şehrengizler tevhit, münacat, na't gibi bölümlerle başlar. Sonra şehirle ilgili genel bilgiler verilir ve şehre övgüler düzülür. Şehrengizlerde genellikle bahar ve tabiat tasvirleri yapıldıktan sonra şehirdeki güzeller kısaca tanıtılır.
  • Şehrengizlerde daha çok tarihsel özellikleri ön planda olan devletlere başkentlik yapmış ticaret açısından önemli bir yer ve konumda olan şehirler anlatılmıştır. Bursa, Edirne, İstanbul, Sinop, Yenişehir, Gelibolu hakkında şehrengiz yazılan şehirlerin başında gelir.
  • Şehirdeki güzeller, güzellikleriyle şehri karıştırdıklarından bu eserlere "şehri karıştıran, şehri birbirine katan" anlamına gelen "şehr-engiz" adı verilmiştir. Fars edebiyatında şehrengiz, "şehr-âşub" olarak isimlendirilmiştir. Şehrengizlerde övgü düzülen kişiler, tasvir edilen güzeller bayanlar değil erkek kişilerdir.
  • Divan Edebiyatı'nda ilk şehrengizi yazan Priştineli Mesihi'dir. Mesihi'nin Edirne'yi anlattığı şehir ilk şehrengiz örneğidir. 1512'de kaleme alınmıştır. 16. yüzyılın başında başlayan ve kısa zamanda yayılan şehrengiz geleneği on sekizinci yüzyılda sona ermiştir.
  • Yerli bir nazım türü olarak kabul edilen şehrengizler, kaside, kıta, gazel, rubai, terkib-i bent ve terci-i bent nazım biçimiyle yazılmışlardır. Daha çok mesnevi nazım şekliyle yazma ön plana çıkmıştır.
  • Şehrengizlerden şehrin eğlence mekânlarına, insanların sosyal yaşamlarına, adet, gelenek ve göreneklerine de ulaşılır. Bunun yanında günümüzde devam etmeyen pek çok meslek bilgisine de bu sayede ulaşılabilmektedir.
  • Şehrengizlerde, genellikle içten, samimi ve kuşatıcı bir dil ve üslup söz konusudur.

 

         10. Gazavatname

  • Din uğrunda yapılan savaşların anlatıldığı manzum ve düzyazı şeklindeki yazılara gazavatname denir. Gazavatnameler, orduların yaptıkları savaş, kahramanlık ve zaferleri anlatır.
  • Gazavatnameler, 15. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanmıştır. 16. yüzyıldan itibaren ise savaşların zaferle neticelenmesinden dolayı bu türün yazımı oldukça önemli bir gelişme kaydetmiştir. Gazavatnameler, belirli bir devre ışık tuttuğundan ve içeriğindeki ayrıntıdan tarih için büyük önem taşıyan bir türdür. Arap edebiyatında "magazi" olarak adlandırılır.
  • Kâşîfi'nin "Gazaname-i Rum"u bu türün önemli bir örneğini oluşturur. İslam edebiyatında ise Vakidi'nin "Kitabü'l Megazi" eseri bu türde ön plana çıkar.
  • Osmanlı devletinde gerilemenin başlamasıyla zaferlerin kesilmesi gazavatname türünü de etkilemiştir. Bu da bu türün öneminin yitirmesine neden olmuştur. 1853 Kırım Seferi ve 1897 Yunan Savaşı gazavatname türünün en son örneklerini oluşturur.

 

         Gazavatnameler, konuları bakımından üç bölüme ayrılır:

  1. Herhangi bir padişahın hayatını ve onun zamanında yapılan seferleri konu alan gazavatnameler. Süleymannameler ve Selimnameler bu türe örnek verilebilir.
  2. Vezirlerden birinin veyahut ün yapmış bir komutanın savaşlarını anlatan gazavatnameler. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Barbaros Hayrettin Paşa gibi kişilerin yaptıkları seferleri anlatan gazavatnameler bu türdendir.
  3. Herhangi bir seferi veyahut bir kalenin alınmasını betimleyen gazavatnameler. Bağdat Seferi, Preveze Deniz Savaşı gibi.

 

        Önemli Bazı Gazavatnameler:

  • Gazavat-ı Sultan Murad Han
  • Gazaname-i Rum: Kâşifi
  • Gazavat-ı Hayreddin Paşa: Seyyid Murad
  • Gazavat-ı Gazi Hasan Paşa: Çakeri İsmail
  • Gazavat-ı Hüseyin Paşa: Hüseyin Resmi
  • Gazavat-ı Sultan Süleyman Han

 

        11. Habname

  • Bir rüya anlatılır gibi bir olay ya da kişi hakkında görüşlerin belirtilmesi şeklinde yazılan Divan Edebiyatı düzyazı türüne habname denir. Habnameler manzum bir şekilde de yazılabilir.
  • Habnameler, eleştiri ve yergi içerir. Türk edebiyatında az sayıda habname örneği vardır. Veysi'nin 17. yüzyılda yazmış olduğu "Habname" bu türün en önemli örneğini oluşturur. Şeyhi, Ziya Paşa ve Namık Kemal'in de bu anlamda eserleri vardır.
  • Veysi, Habnamesi'nde, (Vakıa-nâme) padişah I. Ahmet ile İskender Zülcarneym'i rüyasında görür. Yaşadığı devirden şikâyet eden padişaha İskender, Âdem'den beri dünyanın aynı dünya olduğunu dolayısıyla kötülüklerin ancak iyi, ahlaklı, işin ehli ve yetenekli insanların işin başına geçmeleriyle ortadan kalkacağını anlatır.


Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)