Memduh Şevket Esendal'ın Hayatı, Edebi
Kişiliği ve Eserleri
Hayatı:
29 Mart
1883’te Çorlu’da doğan sanatçının çocukluğu savaş yıllarına rastladığı için ve
maddi sıkıntılar nedeniyle düzenli bir eğitim görememiştir. Kendi kendisini
yetiştirmiş; Arapça, Farsça, Fransızca öğrenmiştir. Babasının ölümünden sonra
çalışarak ailesine bakan sanatçı 1900’de gümrük memuru olmuş, İttihat ve
Terakki Cemiyeti’ne girerek parti müfettişi olarak Anadolu’yu dolaşmıştır.
1921’de orta elçi olarak Azerbaycan Bakü’ye gönderilmiştir. Dönüşünde “Meslek”
adlı haftalık siyasi gazeteyi çıkarmış, çeşitli liselerde de coğrafya
öğretmenliği yapmıştır. Bu süreçten sonra çeşitli elçilik görevlerinde bulunmuş
ve birkaç dönem milletvekili seçilmiştir. 1945 yılından itibaren siyasi
hayatına son vermiş ve sadece edebiyata yönelmiştir. Dergi ve gazetelerde yazıları
yayımlanmış ve eserleriyle ödül almış olan sanatçı 16 Mayıs 1952’de Ankara’da
yaşamını yitirmiştir.
Edebi Kişiliği:
- Modern Türk öykücülüğünün mihenk taşlarından olan sanatçı, edebiyat yaşamı boyunca sayısı on ikiyi bulan birçok takma isimle yazılar yazmıştır.
- Şiirle ilgilenmemiş sadece roman ve hikâye türlerinde eserler vermiştir. Arkadaşı Cahit Külebi yazılmış tiyatroları olduğundan da bahsetmiştir.
- Türk hikâyeciliğinde çığır açan ve 1940’ten sonra birçok yazarı etkileyen Esendal, ilk hikâyelerinde Maupassant tarzı dediğimiz sağlam konulu, tasvirli, tahlilli bir anlayış benimsemiş; daha sonraları ise Çehov tarzı olarak adlandırılan, hayatın bir parçasının konu edinildiği “kesit” yani “durum” öykülerini kaleme almıştır.
- Hayatı olduğu gibi yansıtan, olaylara nesnel görüşle yaklaşan, edebiyatsız edebiyat yapan, konuşur gibi içtenlikle ve son derece sade bir dille yazan, anlattığı her şeye büyük bir iyimserlikle yaklaşan bir hikayecidir.
- Hikâyelerinde anlattığı kişiler hep bizimdir. Esnaf, köylü, aylak, ev kadını, cahil, aydın, mektepli, çırak, üst sosyete, alt tabaka insanlar, hepsi onun şahıslarıdır. Her gün gördüğümüz ilgi göstermediğimiz kişileri o sıcacık bir sevgiyle ve ayrıntılara inmeden, ilgi çekici bir canlılıkla ve birkaç satır içinde canlandırıverir.
- Her zaman umutlu olan sanatçı “Ben insanlara yaşamak için ümit ve neşe veren yazılardan hoşlanırım.” der. Onun bu sevecen yapısı mizacından kaynaklanmaktadır. Yer yer yergi ve mizah yapmak da sanatının bir parçasıdır.
- Memduh Şevket Esendal hikâye ve romanlarında genellikle İstanbul’u, özellikle Aksaray semtinden yoksul çevreleri, çeşitli kasabaları, konakları ve köyleri anlatmıştır. Anlattığı bu yerlerdeki kişilerin birkaç saatlik serüvenini ortaya koyar, sonu ve başı belli olaylardan kaçınıp entrikalı bir öykü kurgulamaz, olaydan daha çok olayın iç yüzünün peşinde koşar.
- Türk edebiyatında Çehov tarzı öykünün ilk temsilcisidir.
- Kişilerin günlük yaşamda dikkat çekmeyen yönlerini anlattığı öyküleri ile tanınır.
- Durum öyküsünün ilk temsilcisi olan yazarın son derece güçlü bir gözlem yeteneği vardır.
- Kendi ifadesiyle “topluma ayna tutan” bir sanatçıdır. Toplumun aksayan yanlarını, insanların psikolojik sorunlarını ruhsal durumlarını ele almıştır.
- Öyküyü gereksiz süslemelerden kurtarmıştır. Dili, konuşma dilidir.
- Yapıtlarında sıradan insanların gündelik yaşamlarını anlatmıştır.
- Hayatı ve olayları nesnel bir şekilde yansıtmıştır. Edebiyatsız edebiyat yapmaktan yanadır.
- Kişilerini daha çok İstanbul Aksaray’daki orta tabakadan seçmiştir.
Eserleri:
- Öykü: Otlakçı, Mendil
Altında, Hava Parası, Temiz Sevgililer, Veysel Çavuş, Kelepir, Ev Ona Yakıştı,
İhtiyar Çilingir, Bir Kucak Çiçek, Bizim Nesibe, Gödeli Mehmet, Gönül Kaçanı
Kovalar, Güllüce Bağları Yolunda, Sühan Külbastısı
- Roman: Ayaşlı ve
Kiracıları, Vassaf Bey, Miras
Ayaşlı ve Kiracıları:
Ayaşlı olarak bilinen İbrahim adlı şahıs bazıları karanlık olmak üzere çok
çeşitli işler yapmıştır. Son olarak bir apartman dairesi alır ve dokuz odasını
kiraya vererek geçimini sağlamaya çalışır. Dairesinde oturan şahıslar
Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelmiş kişilerdir. Küçük bir Türkiye fotoğrafı
gibi olan romanda bu kişilerin ilişkileri romanın sonuna dek anlatılır. Romanın
sonlarına doğru herkes Ayaşlının öldüğüne şahit olur.