
Şinâsî’nin Tercüman-I Ahvâl Gazetesi Mukaddimesi
İbrahim
Şinasi‘nin 1860 yılında Tercümanı Ahval Gazetesinde yayımlanan bu mukaddimesi
(ön sözü) edebiyatımızda ilk makale örneği sayılmakta.
MUKADDİME (ÖN SÖZ)
Mâdem ki
bir hey’et-i ictimaiyede (sosyal toplulukta ) yaşayan halk bunca vezaif-i
kanuniye ile mükelleftir (kanuna ait vazifeler ile yükümlüdür), elbette kalen
ve kalemen (sözle ve kalemle, sözle ve yazı ile) kendi vatanının menafiine
(yararına) dair beyan-ı efkâr etmeği ( fikirlerini açıklamayı) cümle-i hukuk-ı
müktesebesinden addeyler (kazanılmış hakları arasında görür). Eğer şu müddeaya
(iddiaya) bir sened-i müsbit (ispatlama belgesi) aranılacak olsa, maarif
(eğitim) kuvveti ile zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin (medenî
milletlerin) yalnız politika gazetelerini göstermek kifayet edebilir
(yetebilir).
Bu mebhas
(konu) , Devlet-i aliyye’ce (yüce devletçe) dahi nev’amâ (bir bakıma)
müeyyeddir (doğrulanmıştır) ki Meclis-i âlî-i Tanzimat’ın (Tanzimat Yüksek
Meclisi’nin) teşekkülü (kuruluşu) sırasında kavanîn ve nizamata müteallik
levâyihin (kanun ve nizamlarla ilgili tasarıların) tahriren arzolunması (yazılı
olarak sunulması) için umuma (halka) me’zuniyet-i resmiye (resmî izin)
verilmişti, hattâ Hükûmet-i seniyye’nin (Yüce Hükümetin) müsaadesi ile, dâhil-i
memalik-i Osmaniye’de teb’a-i gayr-i müslimenin (Osmanlı memleketleri içindeki
müslüman olmayan azınlıkların) kendi lisanları üzre hâlâ çıkardıkları jurnaller
(gazeteler) bile, belki hukuklarından ziyadece serbesttir; fakat asıl Osmanlı
gazetelerinin bahsine gelince, gayr-i resmî bir varakanın (özel bir gazetenin)
devam üzre çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar millet-i hâkimeden (hâkim
olan, çoğunluğu teşkil eden milletten) hiçbir kimse ihtiyar-ı zahmet etmemiştir
(zahmete girmemiştir, çaba göstermemiştir). Hele şükürler olsun, saye-i
adalet-i seniyyede (yüce adaletin sayesinde) telâfî-i mâfat müyesser oldu
(kaybedilen hakkın kazanılması mümkün oldu). Şöyle ki : Bu yolda Türkçe bir
gazetenin neşri istid’âsına (yayınlanması isteğine) dair geçenlerde takdim
olunan müzekkirenin (dilekçenin) meâlini musaddak (içeriğini onaylayan)
Meclis-i maarif-i umumiye’den verilen mazbata üzerine (Genel Eğitim meclisi
tarafından verilen tutanak üzerine), Meclis-i hâss-ı vükelâ-yi fehhâm’da (
anlayış sahibi Vekiller Meclisinde) dahi keyfiyet istihsan (bu dilekçe
onaylanmış) ve ol bâbta (o konuda) müsaade-i seniyye-i cenab-ı mülûkâne şayan
buyurulmuştur (Padişah tarafından izin verilmiştir) ve bundan başka her def’a
çıkarıldıkça bir nüshası, lâyık olmadığı hâlde huzur-i hümayuna takdim olunmak
hususuna (Padişaha takdim edilme şerefiyle ) irade-i mahsusa-i şahâne teâkuben
(Padişahın arzusuna uyularak) şeref-efzâ-yi sudur olmuştur
(şereflendirilmiştir). Bu veçhile sâbık ve lâhık ve lâhıkı sâbıkına faik olarak
zuhura gelen teşvikat-ı celilenin ifa-yi teşekküründe lisan-i hâlimizden
müstebân olan aczimizi, âcizâne umuma dahi ilân ederiz ( Bu tarzda, önce ve
sonra yapılmış olan teşviklere, sonrakileri öncesinden daha hararetli olan bu
desteklere teşekkür etmedeki aczimiz şu halimizden bellidir, ancak bu aczimizi
de açıkça herkese ilân ediyoruz. )
İmdi işbu
gazete ahval-i dâhiliye ve hariciyeden müntehap ( iç ve dış olaylardan
seçilmiş) bâzı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile sair mevadd-i nâfiaya dair
mebahisi ( çeşitli bilgilerle diğer yararlı konuları) neşr-ü beyana vasıta
olacağından nâşî (yaymak ve dile getirmek için bir araç olacağı için ),
Tercüman-ı ahval ünvanı ile tesmiye olunmak (adı ile adlandırılmak) münasip
görüldü. Ta’rife hâcet olmadığı üzre kelâm, ifade-i meram etmeğe mahsus
(düşünceleri anlatmaya yarayan) bir mevhibe-i kudret (Tanrı hediyesi) olduğu
misillû (için) , en güzel icad-i akl-ı insanî (insanın zihnî icadı) olan
kitabet (yazı yazma) dahi kalemle tasvir-i kelâm eylemek fenninden ibarettir
(sözü anlatmak sanatından ibarettir); bu itibar-i hakikate mebnî (bu gerçeği
göz önünde bulundurarak), giderek (gittikçe), umum halkın kolaylıkla
anlayabileceği mertebede (bir dille) işbu gazeteyi kaleme almak mültezem olduğu
(bu gazeteyi yazmak gerektiği ) dahi makam münasebeti ile şimdiden ihtar olunur
(yazar olarak şimdiden haber veririz).
Değil mi Tanrı’nın ihsânı akl-ü kalb-ü lisan,
Bu lûtfu etmelidir fikr-ü şükr-ü zikr insan.
“Akıl,
gönül ve dil Tanrı’nın insanlara lûtfu değil midir? “İnsanlar Tanrı’nın bu
lûtfunu düşünmeli, ona şükr etmeli ve şükrünü ifade etmelidir.”
ŞİNASÎ
Tercüman-ı Ahvâl